Dingin bir sonbahar sabahıydı. Bulutsuz gökyüzünde güneş epey yükseltmişti. Ovalar da beliren şebnemler hala parlıyorlardı. Ormanda, etkenden uyanmış kuşlar neşeyle ötüşüyordu. Doruğundan eteklerine dek yeni çiçeklenmiş çavdar tarlasıyla örtülü tepede küçük bir köy görünmekteydi. Epey yürüdükten sonra bir hayli yorulmuş susamış ve birazda aç hissetmememe rağmen her halükarda memnundum halimden. Hep içimde vardı uzaklara gidip yabancıların bahçesinde yeşermeyen dersadeti yeşertmek.🌲 Ve denk geldiğim bir insanla aynı anda sırdaş olduk. Keza ekmeğini yiyeceklerini paylaşmaktan sakınmayan doğaya sanata saygın kişiliğine denk geldiğimin farkındaydım. Beslenme çantasından tandır ekmeğini, otlu peynir, domates, biber, salatalık ve soğan la mutluluk huzur dolu bir ana vesile olduk. Kederini kendi kederim gibi değer verdim. Oda aynı şekilde kederleri kendi kederiyle bir kıldı. Tevekkül samimiyet tebessüm ve Saadet altından üstündü. Ve sadece yol ayrımına upradığımızda bi ihtiyacın varmı diye sordu? Bu sorunun cevabı ne olabilirdi ki? Sadece ve sadece şuna ihtiyac duyuyorum. Gülen gözlere ve gözleri muhabbetle bakan insanlara ihtiyaç duyuyorum. Dünyanın çalkantısı haline gelen para dolar altına ne hacet en çok değeri Maneviyata veriyorum. Farkındayım da izlediğim yol istediğim şeyler imkanı çölde zedelenmiş Şeyler. Amma ki bir umuttur yaşıyorum. Ve umduğum şeyler bu dünyanın düzenine uymuyor net olarak. Hoşçakal dedim ve yoluma durmadan devam etttim. Sarılıp saatlerce ağlayacak birine ihtiyaç Duyar insan ben ise sarıcacağım üzüntülere bile kimseyi ortak etmezdim. Kime sarkıp ağlayayım.
4 parts