Bu gün yine intihar etmeyi düşündüğüm klasik bir cumartesi akşamı. Yani kısaca,her şey her zaman ki gibi. Ama bu sefer farklı olan bir şey var. İlk defa yaşadığım bu garip his. Sanki bana "Buraya ait değilsin!" diyor. Onu dinlemek istemiyorum ama içimden bir ses hislerimin doğru olduğunu ve onları dinleyip dediklerini yapmamı bunun gerekli olduğunu söylüyor. Kendimi hastanede karışmışım gibi hissediyorum. Şu an bunu anne babama sorabiliyor olmak isterdim tabii 12 sene önce ölmüş olmasalardı. Bunca yıla rağmen onların yokluğuna alışamadım. Koruyorum,kendimden,her an kontrolümü kaybedip kendime yapabileceklerim den, bu konuda bu konuda bana destek vereceklerden,bunun bedelinden....
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...