"Nasıl bu hale geldik?" diye sordum. Alaz bana doğru döndü, gözleri dolmuştu.
Bir kaç haftadır tanıdığı insan için mi gözleri dolmuştu. İnsanlar hayatımızda bu kadar kısa sürede iz bırakabilirler miydi?
Sonra dönüp onları inceledim, kendi hislerimi düşündüm. Nasıl hissediyordum? Saye neredeydi? Sadece Adal olarak mı kalmıştım. Birden bire bize neler olmuştu, hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Kafamı yerden kaldırıp, onlara bakmaya devam ettim. Hepimiz yıkımı yaşıyorduk. Kafasını duvara yaslamış olan Anemon ile göz göze geldik. Biz yıkımı yaşıyorduk ama o tamamen ölüyordu. Gözlerinde ölüm vardı. Oturduğum yerden bile ölümün kokusunu alıyordum. Birazdan içerden çıkacak adamlar ya bizi hayata tekrar bağlayacak ya da her şeyin üzerimize yıkılmasına izin verecekti.
Kapı açıldı içerden çıktılar ve tam o an bizim için bittiğini, her şeyin bizim üzerimize yıkılacağını anladım. Onlar da fark etmişti. Alaz ayaklandı, bir kaçış yolu aradım ama artık çok geçti. Ayağa kalkıp abim Pars Oflan'ın karşısına geçtim. Gözlerimin tam içine baktı, artık yavaş yavaş yıkıldığımı gördü ve güldü. Sonra hepimizi yerle bir edecek o cümleyi keyifle söyledi. "Arkadaşınız öldü."
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."