"Yarım kalırız Rüya,"
"Asıl sen biraz daha bu konuşmaya devam edersen yarım kalacağız." Dedim gözyaşları yanaklarımdan süzülürken.
Yeri izleyen gözleri büyük bir hızla bana kaydı. Gözyaşlarımı gördü ve kaşları çatılırken çenesi gerildi.
"Bu kadar mı gerçekten ya," Dedim kollarım iki yana savrulurken. Sesim biraz umarsız biraz sinirliydi. Ne hissettiğimi ben bile bilmiyordum ki. "Öpüşelim, koklaşalım ama işimize gelmediğinde birbirimize olmayan inancımızdan konuşup duralım."
"Konuyu saptırma." Dedi derin bir nefes alırken.
"Ben konuyu saptırmıyorum!" Dedim sesimin desibeli her kelimemde artarken. "Konumuz tam olarak ne biliyor musun?" Keyifsiz bir kahkaha çıktı dudaklarımdan.
"Sen bana güvenmiyorsun." Dedim hırsla. "Sen bana inanmıyorsun. Bana, sevgime..." Gece karası gözlerini hayal kırıklığı kaplarken, "İnanıyorum." Dedi anında. Ben bu haldeyken o nasıl aynı sakinliğini koruyabiliyordu hala.
"Ama üzülen sen olursun Rüya. Ben sana da sevgine de inanıyorum." Ayağa kalkıp tam karşıma geçti. Kemikli eli sol göğsünü buldu, kalbinin olduğu yeri... "Bu kalp nasıl senin için atıyorsa," Deyip göğsündeki elini çekti ve sol göğsümün üzerine koydu, kalbimin olduğu yere...
Parmakları narince tenime dokunurken derin bir nefes aldım, gözyaşları durmuştu. "Bu kalpte benim için atıyor."
"Evdeki hizmetçiler neyse sende o sun"
zorundalıkda olsa ben onun karısıydım.
"Bekaretini bozduktan sonra sana asla elimi bile sürmeyeceğim şu karşıdaki koltukda yatıp kalkacaksın asla yakınıma gelmeyeceksin!" dedi kalın sesiyle.
Ben bir ömür bu adamla nasıl evli kalacaktım.