Mısra Güneş, sekiz yaşında bir trafik kazasında hem annesini hemde babasını kaybeder. Kazadan birkaç saat sonra gözlerini hastane odasında açar. Trafik kazasından sağ kurtulan kişinin sadece kendisinin olduğunu odasının önünde geçen cansız bedenlerle öğrenir. Kapıdan gireceklerini hayal ederken cansız bedenlerini görmesiyle bütün hayalleri yıkılır. Hafif sıyrıklarla atlattığı kazadan dolayı bir hafta hastanede kalır. Mısrayı hastaneden almaya gelen teyzesi, amcasının onları ayıracaklarından habersizdi. Taburcu işlemleri tamamlanır tamamlanmaz hastaneden ayrılırlar. Kapının önünde ikisini bekleyen acımasız sürprize hayır diyemezler. Hastane çıkışında amcası, Mısrayı teyzesinin kollarının arasında alır. Kollarının arasından aldığı gibi arabasına bindirir. Teyzesi, Mısrayı aradan indirmeyi çalışırken amcası bütün gücüyle teyzesini ittirir. Arkasına bakmadan bindiği arabayı çalıştırarak hastaneden uzaklaşırlar. Yüzleşeceği ikinci son çocuk esirgeme kurumunda kalmaya başlayacağını öğrendiğinde başlar. Çocuk Esirgeme Kurumuna küçükken bırakılan Ahenk Deniz, Mısra'nın en yakın arkadaşı olur. Ahenk, hissediği duyguların arkadaşlıktan fazlası olduğunu evlendiğinde anlar. Yıllarca Mısra'nın en yakın arkadaşı olan Ahenk Deniz, annelik yapmak için hazırlanır. Cenk Bulut'un isteği üzerine Çocuk Esirgeme Kurumundan Mısrayı sahiplenirler. Cenk Bulut'un abisi Okan Bulut, Mısrayı sahiplendiklerini öğrendiğinde ikisinin dünyasını başına yıkar. Pazartesi sabahı Ahenk ve Cenk, Mısra ile vedalaşırlarken odanın kapısı aralanır. Okan Bulut'un oğlu Edis, Mısra ile vedalaşmak istediğini söyler. Bunu duyan Ahenk ve Cenk odadan ayrılır ayrılmaz Mısra'nın yanına gider ve ona sıkı sıkı sarılır. Cebinden çıkardığı melek kanatlı kolyeyi boynuna takar. Dünyanın neresine giderse gitsin onu bulacağını söyler.