"Acıların senin parlayan yıldızlarındır, onlardan kaç."
İçerik üreticisi olan Yıldız Kara, gittiği röportaj sonucu tanıştığı kişinin onun geçmişiyle yüzleşmesinde aracı olacağını aklından bile geçirmemişti.
Geçmişinde kendisinin sessiz çığlıkları ve çürük tohumları varken tanıştığı bu kişi onu sorularıyla ve gizemli halleriyle düşünmeye iter. Tatil niyetine gittikleri Alanya'da ise bu daha fazla devam eder ve istenmeyen sırlar ortaya çıkar.
Sürekli dört yıl önceye dönüp zihninin esiri olan ünlü Yıldız Kara, bu serüvende işini bile unutur. Gittikçe sönmeye mahkûm kalır.
Herkesin sırrı kendinedir fakat o sırlar bir şekilde ortaya çıkar. Yanlış şekilde bile olsa.
"Hiçbir iyilik düpedüz masum değildir."
-Hüzün-
"Bak Yıldız, dinle beni
Çığlık atarsan sesin kısılır, sessizce ağlarsan kimse seni görmez. Sana bunu hiç anlatmadım. İkisi de aynı şey ama sen her şeye rağmen savaş. Sabretmek neyin getirisi ve sabredenden ne gider göster."
Burası çok yalnız hissettiriyor. Kafamın içinden keskin acına bir ağıt yakamıyorum.
"Merhaba ben Barın. Tanışalım mı?"
Sıradan bir teklif...
Sıradan bir gün...
Çocukluk, oyunlar...
Babaları asker Ayza ve arkadaşının babası asker olan Barın askeri lojmanda tanışıp oyun arkadaşı olurlar. Barın ünlü bir futbolcu olmak için çok hevesli aynı şekilde Ayza da ünlü bir fizyoterapist olmak istiyor.
Bu iki çocuk ayrılmak zorunda kalırsa ve ellerinde kalan tek şey hayalleri olursa?