KARANLIĞIN ÇİÇEĞİ
  • Reads 92,460
  • Votes 5,118
  • Parts 46
  • Reads 92,460
  • Votes 5,118
  • Parts 46
Complete, First published Nov 29, 2020
Mature
Koşuyorum, uçsuz bucaksız bir ormanda koşuyorum. 

Buraya nasıl geldim, burada ne yapıyorum hiçbir fikrim yok! 

Ama bir şeyden kaçıyorum.

Birden hava karardı ve uğursuz bir gök gürültüsü yankılandı gökyüzünde. İliklerime kadar titrediğimi ve korktuğumu hissetsemde koşmaya devam ettim. Kuru dalların yüzümü çizdiğini hissettim ama içimdeki korku ve kaçma içgüdüsü ile önemsemedim ve koşmaya devam ettim.

Çevresi ağaçlarla çevrili düz bir araziye çıktığımda bir kez daha gök gürledi. Bu sefer duruyorum. Ama duran ben değilim, sanki bedenim biri tarafından ele geçirilmiş gibi. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktığım sırada yanımdan hızlı bir şey geçti. Ama ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. O kadar hızlıydı ki! Yanımdan geçişini, tüylerimi diken diken edişini hissetmesem gerçek olduğuna inanmazdım!

Hızla etrafımda dönerek çevreme baktım, ama bir şey göremedim. Pes etmeyip bir kere daha baktım, yine bir şey göremedim. Bu şey her neyse artık delirmek üzereydim!

Son kez bir şeyler görme umudu ile bir tur daha döndüm etrafımda. Ama hiçbir şey yok! Sadece ay ışığının aydınlattığı, benimde bulunduğum açık alan. Gerisi zifiri bir karanlık ve ölüm sessizliği. 

Tam o anda arkamda bir nefes hissettiğimde korkum daha fazla arttı ve titremeye başladım. Birden bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başladı. Arkamdakinin varlığını iliklerime kadar hissediyordum ama ne arkama dönüp bakmaya cesaretim, ne de arkama dönüp, "Sen kimsin?", "Benden ne istiyorsun?" demeye cesaretim vardı. Olduğum yere çakılıp kalmıştım, ne bir adım atabiliyor ne de kaçıp koşabiliyordum.

Hoş bu korku ve titreme ile bir adım bile atamazdım... 

Ama arkamdaki her kim ise deli gibi merak ediyordum ve daha bu şekilde ne kadar ayakta kalabilirdim bilmiyordum. Göreceğim şeyden korkarak arkama döndüm.

Tanıtım bölümüne göz atınız🧚
All Rights Reserved
Sign up to add KARANLIĞIN ÇİÇEĞİ to your library and receive updates
or
Content Guidelines
You may also like
kavin | texting  by hayaliris_
50 parts Complete
Siyah deri koltuğa oturdum, ellerimi dizlerimin üstüne koyup ona baktım. Dövme yaptırıyordu. Omzuna Rusça bir yazı kazdırıyordu. Yazının anlamını bilmiyordum. Deli gibi merak ediyordum ne yazdırdığını. Dövmeci - yani Yüsra - dövmeyi yaparken "Sence aşk nedir?" diye sordu, ona. "Yaşam," diye yanıt verdi uzandığı yerden. İkisi arasındaki konuşmayı dinlemeye başladım. Yüsra "Âşıkken yaşadığını mı hissediyorsun?" diye sordu. Yüsra'ya bakıp bir şey söylemedi. Umursamaz bir tavırla Yüsra'ya bakmaya devam etti. "Aşkın hayatın olduğunu mu söylüyorsun?" diye sordu bu kez. Dövme canını acıtmış olacak ki gözlerini yumdu. "Hayatımda büyük bir yeri olduğunu söylüyorum," diye kaçamak bir cevap verdi. Yüsra sırıtarak "Bunu zaten biliyorum," dedi. "Hislerini belli etmekten mi korkuyorsun?" Yüsra'nın imalı tavrını anlayamasam da ikisini dinlemeye devam etti. "Ben hiçbir şeyden korkmam." "Bu iddialı olmadı mı?" "Bence olmadı." "Neden bu konuyu konuşuyorsunuz? Hiçbir şey anlamadım," dedim bakışlarını ikisinde gezdirerek. "Boş ver," dedi gözlerini açarak. "Yüsra'nın saçma sapan soruları işte." Yüsra "Kesin öyledir," diye mırıldanıp aleti onun omzundan çekti. "Dövmen bitti. Hayırlı olsun." Ayağa kalkıp ona yaklaştım. Önünde durup omzuna yazdırdığı dövmeye baktım. "Ne yazıyor orada?" Anlamını söylemekte kararsızmış gibi bana baktı. İlk önce yüzümü inceledi, sonra Yüsra'ya kaçamak bir bakış attı. Ardından tekrardan gözlerimizi buluşturdu. Bakışlarında farklı bir ifade oluştu. Dudakları aralandı. "Kavin." Dudaklarım aralandı. Şaşırarak ona baktım. Kavin, benim adımdı. ~
MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oldu) by Maral_Atmc6
72 parts Ongoing
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu. Üzerine titreyen iki abisi, onu hep güldüren kız kardeşi, iyi bir yengesi ve onu sürekli çıldırtan bir hizmetçisi varken hayat ona karşı fazlasıyla cömertti. Tüm bunları ne bozabilirdi ki? Bir gece korkunç bir ritüele kurban edildiğinde gözlerini bambaşka bir dünyada açar. Orta Çağın hiyerarşisinin içinde kalmışken eve dönmek hiç kolay değildi. Kendi dünyasında bir öğretmenken Ölümsüzlerin akademisinde bir hizmetçi olunca, sınıf farkının acımasız gerçekleriyle yüzleşir. Burası onun dünyası değildi, burası barbarların hüküm sürdüğü Araftı ve o, hayatta kalmak istiyorsa lüks alışkanlıklarından ödün vermeyi öğrenmeliydi. *** "Medeniyet yoksunu, vahşi barbar!" diye ona sesimi yükselttiğimde çatılan kaşları umurumda bile değildi. Tüm gün kuyudan su çeken o değildi. "Şu sivri dilin bir gün başına bela olacak." Sert bakışlarla beni uyardıktan sonra merdiveni işaret etti. "Kahyadan fırça yemek istemiyorsan işinin başına dön." "O kadın bir cadı." Ondan bahsederken bile tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "Bence benden nefret ediyor." "Hayret." Kaşları alayla yukarı kalktı. "Oysaki çok sevilesi bir kadınsın." İğneleyici sesiyle ters ters ona baktım. "Sizde öyle Savcı Bey," dedim oyunbaz bir ifadeyle. "Sizi görenlerin yüzünde güller açıyor." "Bunu inanarak söylemiyorsun." "Tabii ki inanarak söylemiyorum." Gülerek bana ikinci kez merdiveni işaret etti. "İşinin başına dön aksi taktirde yarın seni sınıfıma almam. Bir hizmetçiye ders verdiğim için yeterince sorun yaşıyorum." Bu vahşiler kendi dünyamda ne kadar zengin ve asil olduğumu anlamak istemiyordu.
You may also like
Slide 1 of 10
kavin | texting  cover
yanlış doğrular. cover
Mahkûm  cover
Öğretmenim gxg cover
KIRMIZI ŞARAP🍷 cover
MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oldu) cover
Efsane (+18)/Tamamlandı cover
DUYGUSUZ! cover
MATEMATİK (+18) cover
İMANBOY  cover

kavin | texting

50 parts Complete

Siyah deri koltuğa oturdum, ellerimi dizlerimin üstüne koyup ona baktım. Dövme yaptırıyordu. Omzuna Rusça bir yazı kazdırıyordu. Yazının anlamını bilmiyordum. Deli gibi merak ediyordum ne yazdırdığını. Dövmeci - yani Yüsra - dövmeyi yaparken "Sence aşk nedir?" diye sordu, ona. "Yaşam," diye yanıt verdi uzandığı yerden. İkisi arasındaki konuşmayı dinlemeye başladım. Yüsra "Âşıkken yaşadığını mı hissediyorsun?" diye sordu. Yüsra'ya bakıp bir şey söylemedi. Umursamaz bir tavırla Yüsra'ya bakmaya devam etti. "Aşkın hayatın olduğunu mu söylüyorsun?" diye sordu bu kez. Dövme canını acıtmış olacak ki gözlerini yumdu. "Hayatımda büyük bir yeri olduğunu söylüyorum," diye kaçamak bir cevap verdi. Yüsra sırıtarak "Bunu zaten biliyorum," dedi. "Hislerini belli etmekten mi korkuyorsun?" Yüsra'nın imalı tavrını anlayamasam da ikisini dinlemeye devam etti. "Ben hiçbir şeyden korkmam." "Bu iddialı olmadı mı?" "Bence olmadı." "Neden bu konuyu konuşuyorsunuz? Hiçbir şey anlamadım," dedim bakışlarını ikisinde gezdirerek. "Boş ver," dedi gözlerini açarak. "Yüsra'nın saçma sapan soruları işte." Yüsra "Kesin öyledir," diye mırıldanıp aleti onun omzundan çekti. "Dövmen bitti. Hayırlı olsun." Ayağa kalkıp ona yaklaştım. Önünde durup omzuna yazdırdığı dövmeye baktım. "Ne yazıyor orada?" Anlamını söylemekte kararsızmış gibi bana baktı. İlk önce yüzümü inceledi, sonra Yüsra'ya kaçamak bir bakış attı. Ardından tekrardan gözlerimizi buluşturdu. Bakışlarında farklı bir ifade oluştu. Dudakları aralandı. "Kavin." Dudaklarım aralandı. Şaşırarak ona baktım. Kavin, benim adımdı. ~