Koşuyorum, uçsuz bucaksız bir ormanda koşuyorum. Buraya nasıl geldim, burada ne yapıyorum hiçbir fikrim yok! Ama bir şeyden kaçıyorum. Birden hava karardı ve uğursuz bir gök gürültüsü yankılandı gökyüzünde. İliklerime kadar titrediğimi ve korktuğumu hissetsemde koşmaya devam ettim. Kuru dalların yüzümü çizdiğini hissettim ama içimdeki korku ve kaçma içgüdüsü ile önemsemedim ve koşmaya devam ettim. Çevresi ağaçlarla çevrili düz bir araziye çıktığımda bir kez daha gök gürledi. Bu sefer duruyorum. Ama duran ben değilim, sanki bedenim biri tarafından ele geçirilmiş gibi. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktığım sırada yanımdan hızlı bir şey geçti. Ama ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. O kadar hızlıydı ki! Yanımdan geçişini, tüylerimi diken diken edişini hissetmesem gerçek olduğuna inanmazdım! Hızla etrafımda dönerek çevreme baktım, ama bir şey göremedim. Pes etmeyip bir kere daha baktım, yine bir şey göremedim. Bu şey her neyse artık delirmek üzereydim! Son kez bir şeyler görme umudu ile bir tur daha döndüm etrafımda. Ama hiçbir şey yok! Sadece ay ışığının aydınlattığı, benimde bulunduğum açık alan. Gerisi zifiri bir karanlık ve ölüm sessizliği. Tam o anda arkamda bir nefes hissettiğimde korkum daha fazla arttı ve titremeye başladım. Birden bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başladı. Arkamdakinin varlığını iliklerime kadar hissediyordum ama ne arkama dönüp bakmaya cesaretim, ne de arkama dönüp, "Sen kimsin?", "Benden ne istiyorsun?" demeye cesaretim vardı. Olduğum yere çakılıp kalmıştım, ne bir adım atabiliyor ne de kaçıp koşabiliyordum. Hoş bu korku ve titreme ile bir adım bile atamazdım... Ama arkamdaki her kim ise deli gibi merak ediyordum ve daha bu şekilde ne kadar ayakta kalabilirdim bilmiyordum. Göreceğim şeyden korkarak arkama döndüm. Tanıtım bölümüne göz atınız🧚