-TAMAMLANDI- Bizim için yazılmış kaç son var bu hayatta? Yaşamanın; nefes almak, köprü altlarındaki tekinsiz tiplere paçayı kaptırmamak, gazete köşelerinde ek iş aramak ve çikolata paketlemek sandığım bir döneminde en yakın arkadaşımın kaybıyla hayatımda içi dolmayan bir boşluk açıldı. Herkesin de beni bu boşluğa itmek için türlü sebepleri vardı. Farklı değildim, hiçbir zaman da farklı olmaya çalışmadım. Arby'nin Çikolata Dükkanı'nda rafların arasında dolaşan bir ambalajdan fazlası değildim. Sabah erken saatlerde rafların arasında kaybolur, gecenin bir vaktinde deponun bir köşesinde bulurdum kendimi. Ama yılbaşı gecesi bir yabancıdan aldığım Nilüfer çiçeği hayatımın dümdüz bir şekilde ilerleyen yolunu süsleyeceği aklımın ucundan bile geçmezdi. Daha önce hissetmediğim bir soğukluk bedenimi sararken bir uğultu misali kulaklarımda yankılanan tek cümle şuydu: "Anddora'nın kaderi senin elinde." Ellerime baktım. Bunca zamandır yaptığı koli taşımak, fiş vermek, gazete dağıtıp çikolata paketlemek olan ellerim bir şehrin kaderini mi şekillendirecekti. Güldüm. Bir şeye en fazla ne kadar gülünebilirse o kadar. Gözlerimden yaşlar gelene değin. Ve fark ettim ki yalandan gülmek dünyanın en zor şeyiymiş. Şimdi karşımda bir sürü yüz, hep bir ağızdan yükselen tek bir cümle var, "Anddora'nın kaderi senin elinde." Bir; inandığım ve uğruna kendimi adadığım, bana doğuştan bağışlandığını sandığım şeylerin kökten değişimi bedenimden derimin yüzülmesi kadar can yakıcıymış. Ve iki; Anddora'nın neresi olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. "Bataklığın ortasında taç yapraklarını gururla sergileyen bir çiçeksin sen. Belki kirlenmen an meselesi ama mühim olan bu değil, mühim olan tüm saflığın ve zarafetinle bu bataklığa bir gün buranın da yeşereceğini göstererek umut olman."
24 parts