"Senden geriye hiçbir şey bırakmayacağım!" dedi kaba adam sesini yükselterek. Elindeki kılıcı kızın yüzüne doğru savururken, ona herhangi bir zarar gelecek diye korkmuyordu.
"Size zamanımdan harcadığım her an zaten kendimi kaybediyorum," dedi kız, dudaklarında acı bir tebessüm oluştuğunda. O da biliyordu, bu adam karşısına öylesine çıkmamıştı. Ya ondan aslını çalacaktı, ya da benliğinin yaşamasına izin verecekti...
"Senin sonun benim sonumla aynı," dedi tehdit eder gibi. Genç adam dudaklarına tehlikeli bir sırıtış ekledikten sonra bir kez daha kıza doğru atıldı ve tam o sırada kızın kılıcını yere atmasıyla kaşlarını çatarak, son anda yapacağı hamleden vazgeçti. Kızın yaptığı bu ani hareket onu düşündürürken, "ne yaptığını sanıyorsun!" diye bağırdı.
Kız adamın bu ses tonu karşısında irkilmedi. Aksine gülerek ona doğru birkaç adım attı ve nerdeyse adamın dibine girerek, "ben sizinle savaşmıyorum," dedi. Kızın aralık dudaklarından çıkan ılık nefes adamın yüzüne karışırken, "bu yüzden üzerime gelirken bir düşmana saldırıyormuş gibi davranmanız doğru değil," dediğinde genç adamın nasıl hoyratça üzerine koştuğunu görmüş ve buna hiçbir anlam verememişti. Belki de biraz alınmıştı.
"Belki de seni düşmanım olarak görüyorumdur," dedi adam, bu sefer o dudaklarındaki nefesi kızın yüzüne bıraktığında. Genç kıza gözlerini kısarak üsten üsten bakarken, "öyleyse bunu hakettiniz!" dedi kız ve belinden çıkardığı hançeri sert bir hamleyle üst üste karşısında duran adamın karnına sapladı. Adamın gözleri bu beklenmedik hareket karşısında kocaman açıldığında, kız öfkeli bir suratla geri çekildi ve adamın zehirli yeşilliklerinin içine bakıp, "bence bir dahakine düşman bildiğiniz birinin nefeslerinizi bu kadar yakından solumasına izin vermeyin," dedi ve arkasına bakmadan çekip gitti.
+21 cinsellik ve şiddet içeren sahneler bulunmaktadır. Bu hikaye Dark Romance kategorisindedir ve küçük yaştaki arkadaşlar için uygun değildir. Lütfen dikkate alınız.
✩。:*•.───── ❁ ❁ ─────.•*:。✩
Senin için her gün saçlarımı saldım. Dudaklarımdaki ruju tazeleyip durdum. Parfümsüz dışarıya çıkmadım. Yeni giysiler aldım. O giysileri hakkıyla taşıyabilmek için kilo verdim. Sırf sen birkaç saniye daha uzun bak diye hesaplar yaptım. Kahkaha atmadım, yüz hatlarımı korudum. Beni güzel gör istedim. Baktığında beni arzulaman için dünyanın en güzel kızı olmaya çalıştım. Güzel gözlerine bakarken kayboldum, derinlere battım. Sense elimden tutmak yerine beni gözlerinin derinliklerinde boğmayı tercih ettin. Kırmızı rujum dağıldı, makyajım silindi, saçlarım kabardı. Ve yeniden kilo alıyorum galiba. Seni beklemekten vazgeçtiğim gün, kendimden vazgeçtiğim gün mü olmalıydı? Hayır, böyle bitmesi şart değildi. Gözlerini açıp bana baksaydın, yaklaşıp ellerimi tutsaydın... Ya da en azından beni yanıtsız bırakmasaydın böyle bitmezdi. Eğer beni biraz bile sevseydin dünyanın en güzel kızı olurdum. En güzel, en asil ve en mutlu... Ama şimdi en suçluyum. Seni sevdiğim için, hiç olmadığım kadar suçluyum.
Vazgeçişimin damgası, intiharımın tescili. Dudaklarını bir kez bile öpememenin sancısı. Aramıza koyduğun duvarlardan atlama vaktim. Aşağı düşeceğim sevgilim ve öleceğim. Bir kez bile kalbine gömülmeyeceğim. Çürümeme izin ver. Bu yorgun beden karışsın toprağa ve and içelim birlikte, birbirimizi görmeyeceğimize. Sakın bir kavanoza koyma, kalbim çoktan darılmış sana. Ve o güzel gözlerin... Yaşarken görmedin, ölü bedenime değmesin. Beni en güzel halimle hatırla. Kanı çekilmiş, çürümüş ve delicesine sarhoşken değil. Senin için geldiğim o gün gibi, en güzel halimle...