Yığın halinde duran cesetlerden büyük bir inilti koptu her biri içimde kalan son umudu yaşamak için inadına direnen insanı temsil ediyorlardı her birinin yaşadığı tecrübeler , hayal kırıklıkları , çoktan unuttuğu sevgi , merhamet ,intikam arzusu tıpkı bütün mirasını çocuğuna bırakan bir baba misali öldürdüğüm cesetlere aktarılmış ve en son bende hayat bulmuşlardı onlarda önceden benim gibi yaşıyorlardı sonra katilleri ile tanıştılar ölümleri yine kendi ellerinden oldu...
Bir çocuk vardı ;
Yaşadığı Eski gece kondu evinin camından Gökyüzüne bakardı
O eve umudunu, sevgisini ve saflığını adadı .
Bir çocuk vardı ;
İçindeki ışıkla Annesine umut oldu
O Annesi için ne kadar parlasada Onun her parlayışında Annesinin bir o kadar ışığı sönüyordu
Çünkü o evde ışığını sömüren kokuşmuş iğrenç bir canavar vardı.
Bir gün çocuk Annesinide alıp bu karanlık yerden onu kurtarmak istedi ,
Kırılmış umudu ile cesurca savaştı karanlık hapisanesinden çıkacaktı !
Çocuk Annesi için yanıp tutuşmayı seçti tüm ışığını Canavarın üzerinde kullandı ,
O gece Karanlık hapishanesi Gözleri karartacak şekilde büyük bir Alev topuna döndü..
Küçük çocuğun annesi için yaptığı son fedakarlık , Annesinin yaşanması için ruhunu feda etmesiydi...
Bir çocuk vardı ;
Elinde kalan son umudu belli belirsiz yandı
O gece Harabelerin altında üç ceset bulundu.
İçlerinde 1 Kadın 2 Erkeğin bulunduğu çekirdek Aile...
Her birinin üstüne Beyaz bir kuş tüyü kondu
Küçük çocuğun son dileği beyaz bir kuşun üstünden uçması ve kaybolmuş ruhları için dua etmesiydi...
Birce Sağlam, Diyarbakır'da görev yapan bir Türk askeridir. Kendisine gelen telefonla, ''Pençe'' isimli özel bir time alındığını öğrenir. Görev için gittiği Hakkari'de hayatının aşkını bulacak, aynı zamanda geçmişten gelen bir gölgeyle savaşacaktır.
"Bir ülkü uğruna geçen bunca sene, bir ülke uğruna çekilen bunca çile. Sen asker, bu bayrağın alltında nefes aldığın sürece, değişemezsin şu Türklüğünü hiçbir şeye."