NOT: Kitap Wattpad'de yazılmamıştır. Yazar tarafından sonradan geçirilmektedir!!!
Bir kadın daha melek oluyordu, fakat yine o saatte orada ne işi olduğunu sorgulayacaklardı. Bir kadın daha melek oluyordu, fakat yine kapalıydı kulaklar. Katilin elindeki bıçağı değil, kurbanın bileğindeki saatin gösterdiği zaman önemliydi insanlık(!) için. Bundan şikâyet etmek değildi amaç, bunu düzeltmek için çabalamaktı. Herkes şikâyet ederdi ama çok az kişi kulak asardı. Adalet terazisine oturtulan kanunların gerekçesiyle diye başlanırdı hep söze, ama hiçbir zaman o kanunların gerekçesi uygulanmazdı... Öldürülene hak tanınmazken, öldürene hak tanınır, indirim uygulanırdı.
Gökyüzünde işitilen uğultuya bir annenin feryadı, bir babanın hıçkırıkları karıştı. Ölen her kızın ellerinden doğan umutlar vardı, bu kızları öldürmeselerdi... Çok güzel bir evlat yetiştirebilirdi bu kızlar, şiddet görmeselerdi... Bu kızlar öldürülmeseydi çok güzel sevebilirlerdi, fakat insanlar sevgi değil itaatkârlık istiyordu. Böylesine kirli dünyada kalmak ağır geldi onlara. Belki de bu yüzden teslim oldular ölüme...
...
Oyuncağı olduğumuz katilin elindeki silah her defasında bir kadını sebepsizce hedef alırken, dışarıda onca katilin bir bahane uğruna öldürdüğü kadınlar vardı.
...
Katilin sayısız kurbanı, altı oyuncağı vardı... Hepsiyle yaramaz bir çocuk gibi oynuyordu... Ünlü bir polisiye romanındaki gibiydi her şey. Artık o kitap onların kaderiydi...
...
Kitabın tüm hakları bana aittir. Sözleri ve içeriği çalınması durumunda hukuki işlem başlatılacaktır!
*Kapak: Lavender_odor'a aittir*
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.