''Baba... Buse'nin anlamı ne demek biliyor musun?'' dediğinde Vedat kaşlarını çatmıştı.
''Biliyorum'' dediğinde sesini sert çıkarmamaya uğraşıyordu. Lale, çocuklarla her zaman belli şekillerde konuşulması gerektiğini, karakterinin oluştuğu yaşlarda olduklarını, bir şey söylemekten çekinmemeleri gerektiğini anlatıyordu.
''Bak işte! Sen bile biliyorsun Buse'nin anlamını. Asuman'ın anlamı ne? Yok! Ben bilmiyorum dedim. O da dedi ki, demek ki annen baban seni sevmiyor. Anlamı olmayan isim vermişler!'' dediğinde Vedat resmen rahatlamıştı. Bu muydu kızını bu kadar içli bir şekilde ağlatan problem? Kızını kendine çekip sıkı sıkı sarıldı. Tekrar kendinden uzaklaştırdığında bu sefer ses tonu tam da Lale'nin istediği gibiydi.
''Kızım, Asuman gök, gökyüzü demek.''
Çoçukluğum gözümün önünden film şeriti gibi geçerken elimden hiçbir şey gelmiyordu. Kurtulmak için çığlıklar atarken sesim çıkmıyordu. Yardım etmek için çırpınan benliğim hareket edemiyordu. Sanki bir kilit vardı görmediğim. Bağlanmıştım o sokağa, kilit vurulmuştu çıkış bildiğim kapıya. Duvarlar üzerime üzerime geliyordu. Dostum dediğim herkes bir yol ayrımındaydı, hangi yoldan devam edersem birini kaybedecek gibi hissediyordum.