En acı kayıplar verenler, şifayı birbirlerinde bulabilecek miydi?
Yürekleri küle dönmüş iki ruh, aşkın ateşiyle tekrar yanabilecek miydi
"Bana bak sevgilim, gözlerini kaçırıyorsun yapma bunu. Gözlerimin içine bak. Şimdi... bana bir söz vermeni istiyorum. Nefes alacaksın tamam mı, hayatta kalacaksın. Yoksa yer gök şahidim olsun ki elimdeki bu silah sonum olur."
Genç kadın titrek bir nefes verirken karşısındaki yakışıklı yüzü izledi. Vedalar bu kadar zor olmak zorunda mıydı?
"P-peki ya sana bir şey olursa... Ben n-ne yaparım o zaman? Her şeyi bırakıp kalbime gömmüşken... senin beni bir daha üzmeye hakkın var mı?
"..."
"Bir şey söyle yüzbaşı, susma!"
Yüzbaşı ağlamamak için çırpınıyordu âdeta. Ağlamak da neyin nesiydi? Duygusuz sanılan bir adam ağlar mıydı hiç?
Genç adam boynundaki kolyeyi çıkarıp karşısındaki kadının boynuna taktı. Onun çenesinden tutup dudaklarına bir buse kondurduktan sonra gülümsedi.
"Geleceğim... Ama olur da dönemezsem... Bu kolyeye dokun, başını göğe kaldır ve şanlı hilalin gölgesinde huzurla aldığın her nefeste beni an. Beni iyi de olsa kötü de olsa hatırla, ama sakın unutma. Eğer beni unutursan, işte o zaman gerçekten ölürüm."
𝐁𝐮 ş𝐚𝐟𝐚𝐤 𝐛𝐢𝐭𝐞𝐫 𝐦𝐢? 𝐄𝐲 𝐚𝐬𝐤𝐞𝐫𝐢𝐦 𝐬𝐞𝐧𝐢 𝐡𝐞𝐩 𝐛𝐞𝐤𝐥𝐢𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦...
Telif hakkı saklıdır.