Hani insan, değerli bir mücevheri saklar ya, bende kalbimde onu saklamıştım. Bana aşkı anlat deseniz size şöyle anlatırdım...
Onun o benzersiz koyu kahve saçları , bembeyaz bir teni ve kendiliğinden pudramsı bir pembeliğe kavuşan yanakları.
Derin bir çukuru andıran gamzeleri, uzun biçimli kirpikleri, sanki kendimi buğday tarlasında gibi hissettiriyordu bana..
Onunla bir anlıkta olsa, göz göze gelindiği vakit, dünyanın bütün sıkıntılarını unutturacak kadar derin ve büyülüdür o ela gözleri. O ela gözler, bir çift siyah boncuk gözlere gülerken, hele sevinçten parıldarken tarifi ve benzeri olmayan bir mutluluktu benim için...
Üzerinden ne kadar geçse de, her hatırlandığında tekrar ve durduk yere mutlu olma sebebidir. O gözler tarafından bakılmak ise..
Hayal edemeyecek kadar imkansız, hayal edilemeyecek kadar ötededir. Kendimi ona adamıştım, sevdiğim insan dokunmaya kıyamadığım bir tanecik sevgilim.
Çisem, ilk görüşte aşık olduğum kadın.
Aşkı, sevdayı bana ilk tattıran kişi. İsmi kalbime kazınmış, dokunmaya kıyamadığım, uzaktan sevdiğim adı gibi kalbime çiseleyen sevda..