Onca kalabalığın arasında telaşlı gözleri adamı buldu. Yorgundu, derin bir düşüncenin izlerine rastlanıyordu gözlerinde. Mantığı elverse, diyecekti ki, o da benim gibi düşünmüş tüm gece; beni düşünmüş. Ve hatta diyecekti ki, belki kararsız kalmış, belki gitmemeyi düşünmüş. Fakat mantığı elvermedi, yüreğini susturdu. Genç kızın düşünceleri, zihninde hızla dönerken, adam, yorgun gözlerini kalabalığın üzerinde gezdirdi. Nihayet, kızı gördü. Yüreği aydınlandı. Kız ona bakan bir çift gözün büyüsünde kendini unuttu. Aydınlığı görmüştü adamın gözlerinde, heyecanı görmüştü. Ve dahası görmüştü genç kız; onun o iri, yeşil gözlerinde bir cenneti görmüştü. Yüreği aydınlandı. Hem demiyor muydu zaten yazar: "...benim bütün geçmişim sen bir nazar edersen aklanır, çünkü senin gözlerinde bir cennet bakışı var."
* * *
"..Evet, gittim ben. Cesaretimi kalkan edemedim kendime, korkaklığıma yenilip gittim ben. Kaçtım. Ama şimdi af diliyorum senden Zeynep. Vaktinde farkına varamadım, doğru, ama anladım işte kıymetini. Bana hesapsızca sunduğun o kalbin değerini, bana bakan gözlerinin mucizesini, adını seslemenin ferahlığını anladım. Senin adın umut oldu bende Zeynep, Zeynep'im. 'Can kuşum, umudum, canım sevgilim.' Affet beni."