'' Renkler dokundukları her parçada bir izlerini bırakıyorlardı. Onların doğalarında gizli kalmak veya saklanmak yerine ortaya dökülüp iz bırakmak vardı. Tıpkı tüm renklerin üzerine saçılmış kırmızı gibi. Tıpkı renklerin dünyasına karışmış Mila'nın, müziğin rüzgârına karışması gibi.'' Mila'nın hayatı iki yıl önce geçirdiği kazadan sonra tamamen altüst olur. Kazada hem babasını kaybeder hem de duyma yetisini. Aslında babasının aracına suikast düzenlendiğini ve eskiye dönük bir dava yüzünden babasının öldürüldüğünü bilen Mila ve annesi, büyük bir hukuk mücadelesinin içindedirler. On sekizinci yaş gününde Mila, işitme engeline sebep olan hastalığının ilerlediğini ve görme yetisini de kaybedeceğini öğrenir. Sessiz dünyasının rengini kaybedeceğini öğrendiği gün, doğum gününde gelen hediyelerinin arasındaki mühürlü bir zarfı açmasıyla artık hayatı bambaşka bir yola girer. Işığı görebildiği son günlerini geçirirken yeni bir okula başlar ve ilk aşkı Rüzgar'la da tam her şey kararmaya başlamadan önce tanışırlar. Babasının ölümünü aydınlatmak ve sevdiği çocukla aşkı tadabilmek için Mila'nın artık sayılı günleri vardır. Bu sadece sessizliğin içine savrulmuş rüzgârın hikâyesi değildi. Çünkü suyun sesi çığlıktır...All Rights Reserved