Bir kaç saniye...
Sadece bir kaç saniye benim bildiğim bütün hayatımı elimden alıp farklı bir hayat vermişti.
Neydi bunun anlamı?
Herkes aynıydı... kimse değişmemişti. Ama...
Aynı zamanda o kadar farklı kişilerdi ki onları tanımıyormuş gibi hissediyordum.
Erwin... Mike... Nanaba?
Yaşıyorlar...
Petra? Oluo, Eld, Gunther...?
Nasıl olur...?
Neler oluyordu böyle? Nasıl bir paralel evrendeydim.
Eren, Mikasa, Armin, Jean, Connie, Sasha ve....
Yanlarındaki çilli çocuk...
Marco? Ölmemiş miydi ya o?
Ya ordakiler...
Onlar...
Kalbimin atışı hızlandı. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Mantığı yoktu. Anlamlı gelmiyordu!
Adımlarımı onlara çevirdim. Ağlıyordum.
-Lütfen... lütfen gerçek olduğunuzu söyleyin.
Bana döndüler. Üçüde gülümsüyorlardı.
-Lütfen... birisi... yaşadığım 17 yıllık acının boşa olmadığını söylesin.
Sesim yükseldi. Artık bağırıyordum.
-LEVİ, İSABEL, FARLAN!!
Fenerbahçenin liberosu, fenerbahçenin kızıydı o. Hayatını bu renklere aşık olarak geçirmişti.
Onun aksine Barış Alper, galatasarayın jokeriydi. Bir iddialaşmayla girmişti kızın hayatına.
Ne de olsa zıt kutuplar birbirini çekerdi, değil mi?