Ay ışığının altında bir uçurumun en uç kısmında oturuyordum. Beni ne buraya kadar getirmişti? O mutlu ve hayat dolu ruhumun tamamen bedenimden çekildiği zaman, ne zamandı? Kafamı kaldırıp son kez ayın güzelliğiyle büyüledim gözlerimi ve fısıltıyla özür diledim kendimden. Böylece kendim, kendimi ellerimle karanlığa böyle itmiştim. Bu olandan kaynaklı ben karşımda ateş ve acı görmek yerine ruhuma sarılmış bin siyah zincirle Marta denilen bir yere götürüldüm. Bana seçim şansı vermişlerdi. Ya ateşte milyonlarca yıl kalacak ya da insanlar kendini karanlığa gömmeden önce ellerine uzanıp tutan kişi olacaktım. Ben tercihimi yapmıştım. Elimi biraz daha uzatıp gülümsedim. Elimi tutan eline gülümseyip belimdeki hançeri çıkarıp kafasına sapladım. Karşımda beliren Azael kahkaha atmıştı. "Vahşiliğinden asla vazgeçmeyeceksin ruhhür."