İnsan bazen yaralar almalı bu hayattan veyahut da bir insan yara olmalı kalbinde, olmalı ki aldığı yarayla güçlü olmayı, hayatta güçlü kalmayı bilsin. Evet çoğu insan kırılmaktan korkar kimisi de üzülmemek için hayatı hep uzaktan uzağa seyreder. Ama bilmez ki aldığımız yaralar kadar, aldığımız dersler kadar bu hayatın hamurunu yoğuruyoruz. Evet düşmeli insan ve düştükçe tek başına ayağa kalkmayı bilmeli. Çocukken de oyun oynarken düşe kalka o saklambaç oyunlarına devam etmedik mi? Neden peki? Çünkü oyunun heyecanı ve o oynadığın oyunun verdiği mutluluk o kanayan yaranın acısını unuttururdu. Peki hayatında tatlı yanları yok muydu? Elbette vardı. Bu hayat hep yara olmadı ya bizlere. Kimi zaman ağlattı kimi zaman gülümsetti ama hep bir ders verdi bizlere. Ne miydi o ders? Her şeye rağmen ve herkese rağmen gülümse dedi hayat bizlere. Gülümse ki ne kadar güçlü olduğunu görsünler dedi. Gülümse ki gülümsemenin en güzel merhem olduğunu bil dedi bizlere. O yüzden gülümsemeyi çok severim ben. Her gözyaşımın arkasından doğan güneş gibidir gülüşüm bana. Her karanlık gecenin ardından odama dolan bahar esintisi, içime serpilen en güzel huzurdur. Hayat bazen burası dünya, burası bu kadar yahu demeyi öğrenmektir. Şimdi ağlıyor musun? Sil gözyaşlarını, canın mı yanıyor olsun yansın sonrasında nasılsa içimin yangınını serinletecek günlerim olacak de. Aç odanın camını ve içeriye davet et doğan güneşi, sonrasında günbatımın da gülüşüne sığdır dünyayı. Durma hadi yüzüne koca bir gülümseme oturt ve her şeye rağmen u'mutluyum de...
Elif Karabulut'un kaleminden Gülümse