" Ne demek ya Ege'nin görüştüğü biri var?" dehşet ve beraberinde gelen hayal kırıklığı içerisinde sordum Sevgi'ye. Hayal kırıklığım ona değildi. Kendime kırgındım. Sevgi bana açıklama yapmaya çalışsa bile benim gözüm şuan kapıdan girmekte olan kişideydi. Olayın tamamıyla ortasında olan kişide. Ege Savaş. Onunla tanışalı ne kadar oldu? 1 gün, 1 hafta veya 1 ay. Zaman kavramını ona alıştıkça yitirmemiş miydim ki? Peki bu can acıtıcı ama bir yandan tatlı olan duygu yüreğime ne zaman düşmüştü? "Ya Gül ben öyle mi dedim. Annem abimin evlenmesini istiyor ona birilerini bulmaya çalışıyor dedim. Hem fırsat bu fırsat. Sen misafirsin. Annemin aklında seni abimle evlendirmek olsa bile söyleyemez sana. Sende biliyorsun sevdiğin adamla evlenmek kadar güzel bir şey olamaz. Gel şu işi halledelim. Annemde kız aramayı bırakır. Sana kaç kere dedim abim sana karşı boş değil diye dinlemiyorsun ki beni hiç. Bak yine dinlemiyor." Ege'nin an ve an yüzündeki değişime şahit olmuştum. Olay o kadar hızlı gelişmişti ki Sevgi'ye tam arkasında Ege'nin durduğunu söyleyememekle kalmayıp onu susturamamıştım bile. Cidden bazen çenesiyle aşırı sinir bozucu olabiliyordu. İşte şimdi her şey ortaya saçılmıştı. Artık saklamaya çalıştığım sevdam ortadaydı. Beni korkutansa ilk duyduğu an ki şaşkınlığı atıp sabit bir ifadeyle Ege'nin üzerime gelmesiydi.All Rights Reserved
1 part