Gönül bağı kurduğun hiçbir şeyi unutamazsın..
"Işık öyle bir şeydir ki; Umudun topraklarında güneş selamlanır. Umudu kullananların topraklarında ise güneş lanetlenir. Işığın kimin üstüne doğacağına ise adaleti tesis etme arzusu karar verir." Dedi. Oyuncakçı, umut dolu gözlerle başını aşağı eğerek ve sonra sağ elini kalbine götürerek, Deniz'i selamladı. O sırada içeriye giren bir anne ve çocuğu ile ilgilenmek üzere izin istedi. Deniz ise aynayı incelemeye devam etmeye karar vermişti. Aynanın belirli bölgelerine yuvarlak, suntadan yapılmış objeler eklenmişti, objelerin üzerinde ise sırasıyla şunlar yazılmıştı.
"Sevgiyle kal, yaşa ve sevgiyi dağıt, unutma, sevgi sen sevdikçe bulaşır."
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....