O, o kadar görmemezlikten gelinmişti ki kimse onu keşfedememişti. İnsanlar onu görmedikçe, görünmeye değer olmadığına inanmaya başlamıştı. Bu onu dayanamadığı bir yalnızlığa sürüklenmeye itmişti. Ama o buna alışıktı, her şeyin olması gerektiği gibi olduğuna inanıyordu. Hayatını değersiz görüyordu. Kitaplarının sadece karakterleri için, onun içinde yaşayan insanlar için okunduğunu düşünüyordu. Kimsenin onun için okuduğunu düşünemeyecek kadar alışıktı görünmez olmaya. Bir hayaletten ibaret olmaya. Kendini kendine hayalet bellemişti artık. Aynadaki yansımasında kendini değil, başkalarını görüyordu. O kıza iyi bakın! Çünkü o aranızdan biri. O kız artık görünmeliydi. O artık keşfedilmeliydi çünkü o keşfedilmeyi hak ediyordu. Aslında o bütün gözlerin üzerinde olmasını hak ediyordu. O kendini bile yazmıyordu. Hayatının yazılmaya değer olduğunu bilmiyordu çünkü. Onun yazılmaya değer olduğunu bilmiyordu. Işığının göz kamaştırıcı derecede parlak olduğunu anlayamıyordu. Ama biri vardı; genç bir adam. O öyle düşünmüyordu. Şöyle fısıldadı kızın kulağına doğru: "Sen hep yazıyorsun, kafanda yaşayanları, yaşananları, kâğıda döküyorsun. Ama sen asla kendinden bahsetmiyorsun, kendinden bir şeyler katmıyorsun. Esasen sen yazılmalısın. Sen yazılmalısın fakat bunun farkında değilsin." Ve birden çıkagelen, kızın ışığına şahit olup büyülenen o adam, Onu yazdı. O adam sayesinde genç kız bir şarkı oldu. * Kapak Tasarımı: BuseGunsoy
4 parts