Arya, her sabah annesinin bir yansıması olarak uyanır. Kırmızı, kıpkırmızı... Alışılagelmişin çok dışında bir anne-kız hikayesi bu; Arya ve annesinin evrenindeki her şey kırmızıdan ibarettir çünkü. Ojeler, rujlar, gökyüzü, kablosuz ve plastik ev telefonu, tenceredeki fasulye yemeği ve Arya'nın aşık olduğu marangoz çırağının gömleği... Yine o kırmızı gecelerden birinde Arya, balkon demirlerinin arasından kırmızı ojeli ayaklarını uzatmış annesinden çaldığı buruşmuş sigarasının dumanı ile boğuşur. Birden aşağıdan gelen gürültü ile yerinden sıçrar. Elindeki sigarayı panikle atar ve ayağında annesinin kırmızı terlikleri ile marangozhaneye koşar. Böylelikle iki küçük çocuğun sonunu düşünmeden çıktıkları gece kaçamağı başlamış olur. Yolda karşılaştıkları maceralar birbirlerini daha iyi tanımalarını sağlar. Sokağa geri döndüklerinde ise yanan evini gören kız beklenenin çok dışında bir tepki verir.
Ben Dilda Mardinin en büyük aşiretin kızı Amed ağanın torunu Dijwar kalkanın kızıyım.
Babasının işkenceleriyle dedesinin hor görüşleriyle büyüyen Dildan Kalkan.
...
Baran Temizer, koca Mardinin korktuğu konuşurken başını yere eğdiği, yolda karşılaşan insanların yollunu değiştirdiği sert ifadesinden ödün vermeyen, acımasız merhamet duygusu olmayan insanların zalim dediği Baran ağa.
Elini serçe masaya vurdu.
"Ne demek berdel olur topunu siktiğimin piçi benim kardeşimi kaçırıyor ölüm karar verilmesi gerekirken ne demek berdel!"
"Karar verilmiştir."
Duygularıyla yere yığılan Dilda kafasını eleri arasında aldı. Nasıl berdel olurdu hayalleri vardı önce babasından kurtulacak sonra okuyup avukat olucaktı, nasıl yapardı nasıl Mardinin en zalim ağasıyla evlenirdi.
Baran ve Dilda
🖤
(Kurgu; yetişkin içerik bulundurur.)