Hayatta dinlemeye doyamadığımız sesler vardır. Örneğin şırıl şırıl akan bir derenin sesi, rüzgârın yapraklara vurunca çıkardığı hışırtı, annemizin sesi, kitap sayfalarını çevirirkenki ses, bir bebek oyuncağına bastığımız zamanki ötme sesi... ne kadar da çocuksuyuz. Hatta bebeksi ayrıca savunmasız... Aslında önemsiz dediğimiz o minik sesler bizi gülümseten, hayata bağlayan şeyler.
Yaşadıklarımızdan sonra hayatın sıradanlığına ihtiyaç duyabiliyoruz. Gülümsemek isterken ağlayabiliyoruz. Yapayalnızken gülümsemek kolay gibi de durmuyor... Öksüz kalınca nefes almak zor geliyor...
Hayatı boyunca yaşayamadıklarını yaşlanınca kalan kısacık ömrüne sığdırmaya çalışan güçlü bir kadının, ruhu büyüyememiş o kocaman kadının, çocuk olmaktan korkmayan bir kadının hikayesi bu!
"Anne bana ninni söyler misin?"
-----
Hikayedeki bütün olaylar kurgudur, gerçeklikle herhangi bir ilgisi yoktur. Okuyanların bunu göz önünde bulundurup hikayedeki olay örgüsünü benim gerçek hayatımla karıştırmayıp bana bu şekilde sorular sormamasını önemle rica ederim.
-----
~ABİMİN ARKADAŞI KURGUSUDUR~
05**: Shawty, sen bambaşka bir mevzusun
Siz: Şarkı sözü müydü bu?
05**: İstediğin şarkı sözü olsun
05**: Gülüşü güzeldi kokainden exten ve en afilli seksten
05**: Bana seni hatırlatıyor
Siz: Orijinali "sesi güzeldi.." ile başlamıyor muydu
05**: Üzgünüm, her şeyi sana uyarlamaktan orjinallerini unutuyorum