Galibiyet yalanlarla ilmek ilmek örülmüş ipin ucunda bekliyordu ve bu mücadeleyi yalnızca bir cambaz kazanabilirdi. Tüm hünerlerini sahne ışığında gösterebilecek, gözler üzerindeyken hata yapmadan ipin üzerinde gerekeni yapabilecek bir cambaz. O ipin üzerine çıkmak geri dönüşü olmayan bir karardı ve ilk adımı attığımda dengem sarsılırsa uzun süre devam edemezdim. İp keskin bir bıçak gibi ayaklarımı acıtacaktı, yükseklik korkularımı tetikleyecekti ve sahne ışığı kimi zaman sönecekti fakat beni en çok yaralayan benimle birlikte o ipin üzerinde yürüyen bir diğer cambaz olacaktı. En az benim kadar dengeli yürüyen, karanlıkta dahi pes etmeden kanlı ayaklarına aldırmadan ilerleyen cambaz; Pars Sancar. 'Sen atmayı bilmeyen bir kalbe nasıl atacağını öğretiyorsun, buna mucizeden başka bir isim veremem ben.'