Yağmurun altın da kucağım da, serçe yavrusu gibi titreyen kızı, kendime iyice bastırdım. Hızlı adımlarla evin yolunu tuttum. Evin bahçesine girdim de Asiye'nin küçücük bedeni titremeleri artıkça benim de korkum arttı. Vicdanım dile geliyor, '' Yine başaramadın, koruyamadım onu'' doğru, yine koruyamadım onu...
Evin kapısına geldiğim de, kapının dışında bekleyen bir koruma beni görür görme kapıyı açtı Anam kapının ortasında dikilmiş gözlerinde nefretle kucağımda yarı baygın yatan kızı süzerek, sert bir sesle..
- Ölürüm de, o uğursuzu eve sokmam Kenan..
-YETERRR!! CANIM BURNUMDA ZATEN..
SENİNLE AYRI BİR KONUŞACCAZ HİÇ MERAK ETME... AMA ŞİMDİ DEĞİL.. ŞUAN DEĞİL..ÇEKİL ÖNÜMDENNN!!!!
Karşım da anam değil de, bir başkası olsaydı yemin ederim canını almaktan bir an bile tereddüt etmezdim. Çekileceği yok, onu yok sayıp yanından geçtim.. Yatak odamıza giden merdivenlere hızla tırmanırken, Savaşı arkamdan değil de, merdivenlerin başında beklediğini görünce..
- Hemen doktoru ara gelsin. Acele et SAVAŞŞ!!.
- Hemen abi..
Savaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun.
Bir de yeni okuyanlar için kitap olma ihtimali vardır. Şimdiden söylemek istiyorum.
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum...
"1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak sanması ile gideceksin."
Bunu diyen bir ağaya ne kadar güvenilir ki
Sevgiyi hiç tatmamış bir kız esir olduğu bir ağaya aşık olabilecek mi...
Kalbi kırıklarla dolu 22 yaşında genç bir kız ve Mardin'in aşiret ağası.
Berdele kurban gitmiş iki genç, iki deli yürek...
Her genç kızın hayaliydi beyaz atlı prens, peki ya bu sadece hayallerden ibaret ise.
Kuma kitabı değildir...
6 Eylül 2021
Telif hakları kesinlikle saklıdır.