...
"Sadece yaşayarak bile ne kadar fazla kimsesiz bıraktığımız çocuk varmış, değil mi?"
"Dünün ağlayan çocukları, bugünün kötü adamları olmuş."
Bir yıkıntı, bir arazi, bir çöp kovasının yanı, bir sokak lambasının altı, bir paspasın üstü...
Onlar için fark etmiyordu.
Onların içindeki acıma duygusu söküp alınmıştı ve güven duygusu hiç filizlenememişti.
Onlar sadece vurmayı öğrenmişlerdi, hayatta kaldıkları sürece kendilerinden sorumlu olduklarını biliyorlardı ama kendilerine bile saygı duyacak kadar sevgi beslemiyorlardı.
Çünkü hayatın bir döngüsü vardı:
Acıma duygusu elinden alınmış insanlar kimseyi sevemiyorlardı.
Çünkü artık kalpleri sadece yaşamsal bir şekilde attıkça bir şeyler ifade ediyorlardı. Ne atsın istiyorlardı belki de, ne de hızlansın...
Bir çete olduklarını düşünenler vardı, içlerinden bazıları kullanıldıklarını düşünüyordu, bazıları sadece intikam almak istiyordu bazıları ise hiçbir şey istemiyordu. Sokakta kalmak yerine belaya bulaşmayı seçmiş, kötülükleri hafifletmişlerdi sadece. Kimsesiz insanların kaybedecek bir şeyleri yoktu, kazanacak zaferleri de hiç olmamıştı. Çocukluğu kanayan insanlar vardır. Çocukluğu ölmüş ama acılar içinde yaşamaya devam etmiş.
Bu hikaye mutlu bir şekilde sonlanması gereken bir hikaye değil, bu hikaye acı çeken çocukların sordukları hesaplar. Vücutlarındaki izlerin, ağladıkları gecelerin haykırışları aslında.
Artık her şey daha da karanlık.
"Çocukluğumuz ölmüş olabilirdi, artık hiçbirimiz çocuk değildik."
Kalbini savaş meydanında bırakmış bir asker, o intikamı elbet bir gün alır.
...
Alakurt lakâbıyla bilinen Kurter Alacakan, ülkesinin en başarılı askerlerinden biridir. Bir gece vakti timiyle gittiği Kafes operasyonunda timdeki dostlarını acı bir şekilde kaybeder.
Her şeyini kaybettiği o zifiri karanlık gecede, kan dolu toprağa bakıp, toprağı avuçlayarak korkunç bir intikam yemini eder.
Ve her şeyi ardında bırakıp şehre geri döndüğünde, hiçbir şey aynı kalmayacaktır.
Özellikle de General'in kızıyla tanışıp, onunla aynı intikam yoluna başkoyduktan sonra...
ALACAKAN.