Tanrı'm. Ya canımı alırsın, ya bana elini uzatırsın ki o el taşların en kıymetlisi elmastan doğan güneşin sıcaklığını avcuna sıkıştırmıştır. İşlenmemiş, pırlantadan küçük kalbimi koruduğun avcunun sıcaklığını hissetmeme izin ver. Tanrı'm. Donuyorum, buzlarımın kristallere dönüşmesine yardım et. Tanrı'm. Nefes alamıyorum. Fiziksel olarak dayanamadığım kaçıncı acı bu, bilmiyorum. Geçmişe gittikçe çoğalan çiziklerin olduğu, büyük bir çetelesi var şiddetle tanışma öykümün. Tanrı'm. Beni bağışla çünkü hakkım olmayacak ve haddim de olamayacak kadar huzurlu günler istiyorum. Tanrı'm. Beni bağışla çünkü günahtan yanmış yüzümle, utançtan kızardığı belli olmayan yüzümle, karşına çıkıp mutluluk istiyorum. Tanrı'm. Kendi kanını akıtmış birine sen bile destek olamazsın. Adalet, Tanrı'nın şefkatidir. Ben şefkati hiç hak edememişim; etseydim, bana uzatacağın el çivilere bulanmış olmazdı. Adilsin Tanrı'm, özür dilerim, zaten hak ettiğimden daha fazlasına sahibim. Doyumsuz, burnu havada bir insan evladıyım. Sadece Tanrı'm, sadece nefes alırken ciğerlerim yanmasın istiyorum. Uyuşturucunun tozu bulaşmış buradaki çocukların ayaklarına, yanıma gelirken getirdiler, sebep olduğum zehirden kaçamıyorum. Soluduğum zehri bizden söküp almazsan tüm insanlara birkaç cümle armağan edecek bu günahkâr ve cehenneme direk olacak kul: Bir bardak suyun karşılığı tüm hayatını tepetaklak etmek olan çocuklar tanıyorsunuz, kan torbaları yumruklayan çocuklar gibi, rahatça nefes alamayacak çocuklar gibi, nefes alırsa hasta ciğerlerini temiz hava çürütecek çocuklar, çıplak ayaklarında yok olmuş ayakkabılar; anne karnı hapishane ve dışarısı sürgün yeri, geçip giden güzleri tutamıyorsunuz ama acı dolu günlere bakabiliyorsunuz. En azından buna iznimiz var.
26 parts