"Hayattaki tüm soyut kavramları somuta dökecek olsaydım eğer bunu bir satranç tahtasının üstüne dökerdim. İlk taşım piyon, şüphesiz umudum olurdu. Önemsemediğim, nasıl olsa bundan çok var dediğim, ilk vazgeçtiğim. İlk öne sürdüğüm. İkinci taşım at, güvenmek olurdu. Çünkü güvenmek için önündeki engelleri aşabilmem gerekiyordu. Bir kere güvenirsin, taşı kaybedersen beklersin. İkinci atını oynatmak için yani ikinci kez güvenmek için cesaretinin olması gerekir. Oyun bitmeden bu taşı mutlaka öne sürersin. Mutlaka ikinci kez güvenmek istersin. Üçüncü taşım kale, şüphesiz sadakat olurdu. Hep aynı düzlemde ilerleyen, orada olduğundan emin olduğum, beni şaşırtmasını istemediğim his. Dördüncü taşım fil, başarı olurdu. Hep güçlü hissettiren, limiti olmayan. Üstelik ikinci bir şansı mutlaka veren. Beşinci taşım vezir, aşk olurdu. Her şeye gücü yeten, koruyup kollayan. Şah kadar önemli olan. Kolay kolay harcayamayacağın. Ve altıncı taşım şah, işte o ailemdi. Uğruna başarımı, sadakatimi, güvenimi, umudumu ve aşkımı harcadığım ailem. Kaybedersem oyunun da bittiği o güzel taşım. " Bir adam girdi şehrin en ücra sokağından yalınayak. Bir kadın çıktı şehrin en işlek sokağından gardını kuşanarak. İnsanlığın hikayesi bir erkek ve bir kadının dünyaya gelmesi ile başladı. Bizim hikayemiz bir kadının ve bir adamın ölmesi ile başladı. Ölüm ve doğum. Bizi birbirine çeken ve daha büyük bir kuvvetle savuran olgu. Umudun karamsarlığa yenildiği, güvenin hayal kırıklığına dönüştüğü, sadakatin ihanetten ağır geldiği, yenilgilerin başarılardan üstün olduğunu görenlerin hikayesi. En önemlisi, kimin şah kimin vezir olduğunu bilmeyenlerin hikayesi. Firdevs & Cihan // 66. Sone.
8 parts