"Sen onların dağınık kaderlerini birbirine bağladın, Kim Namjoon." diye fısıldadı geceye doğru genç kadın aklından geçenleri kelimelere dökerken.
Birilerinin mutlu olması için birilerinin üzülmesi gerekiyordu, birilerinin sonu için diğerlerinin yolları yıkılmalıydı, birilerinin yaşaması için birilerinin ölmesi gerekirdi. Bu yıkık dökük şehirde başlamıştı tüm hikaye yıllar önce. Şimdi Seoul'un izbe sokaklarından görünen ışıltılı Han Nehri bile temizleyemezdi kan izlerini.
"Bu şehir çok çirkin," diye nefesini verdi genç kadın. Tabanlarından destek alarak kendini çevirdi, bir anlığına sırtını paslı demire yasladı. Bakışlarını çevirmedi, duruşunu değiştirmedi, gözlerini demir kapıya dikti. Yanındaki adam elleri cebinde öylece çirkin şehire baktı, farklı yönlere bakıyor, aynı şeyleri hissediyorlardı.
Bu şehir berbattı.
"Hikayeye en uygun finali yaz Kim Namjoon, arkamızda bu kirli ışıkları bırakalım."
🔗
O da bir şeytandı,
Onun da ikinci bir bağı vardı...