“Hala kontrol sende mi?” diye sordu başı saçlarımın arasında, sağ eli bacaklarımda gezinirken. Tırnaklarımı sırtına batırıp başımla onayladım. Elbette ki bendeydi. Kontrolümü kaybetmemiştim, sadece bana karşı oynadığı oyuna ayak uyduruyordum. İçimden çaresizce susmasını ve yarım kalan işine devam etmesini diledim. “Senin sahibin kim?” Bu soruyu az önce geçtiğimizi sanıyordum. Bakışları yüzümün her bir noktasında gezinirken “Bende,” dedim. Çenesinin seyirdiğini görebiliyordum. O, bana karşı oyun oynuyorsa bende bu oyuna karşılık verirdim. “Öyleyse durdur beni.” -NE? Daha ne olduğunu anlamadan külotumu lastiklerinden tutarak aşağıya indirdi. Görüş açım bulanıklaşmıştı ve kulaklarım uğulduyordu. Şu an yapmasını istediğim şey beni korkutuyordu. Ona güvenebilir miydim? “Senin sahibin kim?” diye yineledi. Kelimeleri seçmekte zorlandığım için dudaklarını okumuştum. Gözlerimi kapattıktan sonra titrek bir nefes aldım. Gözlerimi açtım ve ona baktığımda ne olduğunu birden kavradım. Ben yerde çırılçıplak uzanırken Adam’ın üzerinde hala tüm kıyafetleri duruyordu. Tüm kontrolüm ondaydı, bende değil. Benimle oyun oynuyordu. Sırtımdan yukarıya doğru uzanan bir ürperti hissettim. Bacaklarım gevşedi ve yüzüne baktım. “Senin sahibin kim?” sesi haşindi. Elini kalbimin üzerine koyduktan sonra dudaklarını şakaklarıma bastırdı. Haklıydı. Şoventislik yapmıyordu. Bana ve vücudumun her bir zerresine sahipti. Cevabımda ısrarcı olmayı düşündüm ama bu işin gidişinden ciddi anlamda korkuyordum. “Sensin.”