"Yiğit?" Aslan sorarcasına konuşup bardaktan bir yudum daha alırken açıklama beklediği belliydi.
Yiğit, gergince oturduğu yerde geriye yaslandı ve bardağındaki sodayı yudumladı. İçki içmezdi, içkiden nefret ederdi.
"Annem alkoliğin tekiydi, babam da öyle. Onlar varken de ablam bakardı bize. Yaptıkları tek şey eve para getirmekti, başka da bi boka yaramıyorlardı." Yiğit sıkıntıyla nefes verip dolu olan gözlerini yere eğdi. Berk ve Ozan şaşkınlıkla Yiğit'in bu haline bakarken, Enes ise aynı Aslan gibi ifadesizliğini sürdürüyordu.
" Cumartesi günü, bir baktık annemler yok. Eve gelmiyorlar. Bir gün oldu, iki gün oldu, üç gün oldu... Oldu da oldu. Annem de yok babam da, gitmişler."
"Yiğit siktir et kardeşim, anlatma." Enes üzüldüğünü yüzünde gizlerken eliyle arkadaşının sırtına vuruyordu.
"Ablam, annemlerin yokluğunu hiç hissettirmedi bize."
******
"Sen," dedi kısık ama tok bir sesle. "Şu evrenin görüp görebileceği en fedakar insanısın."
Elini kolumdan çekip yüzüme getirdi. Parmağının tersiyle yanağımı okşuyordu.
"Tanrı bir kadın olsaydı," dedi ellerini durdurarak. "O sen olurdun Ilgaz. Gerisini düşünme."
O an, hiç yapmayacağım, ilerisini düşünmeyeceğim, sonuçlarını tahmin edemeyeceğim o şeyi yaptım. Yaşlarımla ıslanmış dudaklarımı, Aslan'ın parlayan dudaklarıyla birleştirirken aklımda hiçbir şey yoktu, bir o kadar da şey vardı...
Kapak, @nimbursedesign tarafından yapılmıştır.