Güçlü kadınlar acıyı daha derinden yaşarlardı.
Dizlerinin üzerine değil yüksekten yere çakılmak gibi olurdu düşüşleri.
Çünkü ruhlarının derinliğine inat kocaman ruhları bulutlara kadar ulaşırdı.
Çok sevilmeyi hak ettiklerine inanırlar, ihaneti kabullenmezlerdi asla.
Aşka değil sevgiye inanırdı onlar, zira gelip geçici olmamalıydı duygular.
Net olmalıydı seven ve su gibi berrak.
Dışından içini görebilmeliydi sevdiğinin.
Puslu yaşanmışlıklarla yüzleşmek ve sisli geleceği kabullenmek yerine, her defasında yeniden başlayabilecek kadar sağlamdı yürekleri.
Ve bir bedel varsa ödenecek, çoktan hazır olurlardı.
Provasız yaşarlardı hep; ince, kırılgan ve zayıflık işlenmemişti genlerine. Rüzgar hangi yönden eserse essin yıkılmazlardı.
Çünkü hayat ne kadar zorsa o kadar güzeldi.