suicidal
  • مقروء 94,752
  • صوت 7,235
  • أجزاء 58
  • مقروء 94,752
  • صوت 7,235
  • أجزاء 58
إكمال، تم نشرها في نوفـ ٠٢, ٢٠١٤
"on beşinde mutsuz
yorgun ve umutsuz.''
@coolsuicidal
جميع الحقوق محفوظة
الفهرس
قم بالتسجيل كي تُضيف suicidal إلى مكتبتك وتتلقى التحديثات
أو
#54bir
إرشادات المحتوى
قد تعجبك أيضاً
FIRLAMA PRENS (1) بقلم sezgisalman
28 جزء undefined أجزاء إكمال
Çiğdem iki ev arkadaşıyla mutlu mesut yaşıyordu. Ta ki bir gün sahaftan aldığı eski bir kitap hayatını sonsuza dek değiştirene kadar... Kitap çok güzeldi, sürükleyici başlamıştı. Fakat daha kitabı bitiremeden kitap ortadan kaybolmuştu ve kaybolmadan evvel de yerine içindeki ana karakteri bırakmıştı. İşin en kötü yanı kitaptan çıkıp gelen ultra yakışıklı bir adamın varlığı değildi; kitaptan çıkan adamın sıradan biri olmamasıydı. Gelen adam; genç-fazlaca-yakışıklı, 1700'lü yılların sonunda yaşamış bir Birleşik Krallık prensiydi ve kesinlikle geçmişten geliyordu. Adamın kurmaca olan hiçbir yanı yoktu. Varlığı tamamen tarihi delilere dayanıyordu. Ama ne yazık ki Birleşik Krallık Prensi, Sussex Dükü Alexander Frederick'in o delilere dayanan varlığı, tarihte kalamamıştı! 1802 yılının o güpgüzel baharını bırakıp, 2013'ün tuhaf baharına ışınlanıvermişti... Kendi isteği dışında! Tek iletişim aracının mektuplar olduğu bir devirden gelen adamı dokunmatik telefonların olduğu dünyaya uydurmak hiç de kolay olmayacaktı Çiğdem için. Alex'in öğreneceği çok şey vardı. Hem de çok şey... Ama her zaman geri gitme ihtimali de vardı tabi. Ne kadar başlarda iki taraf da bu beklentide olsa da, zamanla işler değişecekti. Çünkü aşk çaktırmadan onların hayatına girecek kadar sinsi bir yılandı.
BÖRTE (+18) بقلم asyaacici
5 جزء undefined أجزاء مستمرة
"Neden kaçmak istiyorsun Tunga'dan? O adam senin görevin ve ben senin ilk defa görevinden kaçmak istediğini görüyorum Yüzbaşı." dedi merak dolu bir sesle. Hiçbir şey söylemeden önümde duran uçsuz bucaksız, zifiri karanlık ormana baktım. Zaten ne söyleyebilirdim ki? "Aşkına karşılık vermez diye mi korkuyorsun?" dediğin de bakışlarım hızla Bahtiyar'a döndü. Gözlerinde herhangi bir alay ya da kınama yoktu. Hatta beni anlıyormuş gibi bakıyordu. "Bu yüzden mi kaçıp gitmek istiyorsun buradan, karşılıksız aşkın ızdırabını yaşamamak için mi?" Gözlerim öyle bir yanıyordu ki, biraz daha devam ederse ağlayacaktım. Bakışlarımı ondan çekmeden fısıldayarak konuştum. "Hayır, aksine aşkıma sevda ile karşılık verir diye korkuyorum." Bu gerçeği o kadar alçak sesle söylemiştim ki, kendi sesimi zar zor ayırt edebilmiştim. Asla inkâr edemeyeceğim bu gerçeği kendimden dahi sakınmak istedim, ben dahil kimse duymasın istedim. Çünkü bizden olmazdı, olmamalıydı. Ben vatanına aşık bir kadındım. O ise vatanına ihanet eden bir adam. Bizim bir yolumuz olamazdı, olmamalıydı ve olmayacaktı da. 𝙱𝚞 𝚑𝚒𝚔𝚊̂𝚢𝚎 𝚟𝚊𝚝𝚊𝚗ェ𝚗𝚊 𝚊𝚜̧ェ𝚔 𝚋𝚒𝚛 𝚔𝚊𝚍ェ𝚗 𝚟𝚎 𝚟𝚊𝚝𝚊𝚗ェ𝚗𝚊 𝚒𝚑𝚊𝚗𝚎𝚝 𝚎𝚝𝚖𝚎𝚔𝚕𝚎 𝚜𝚞𝚌̧𝚕𝚊𝚗𝚊𝚗 𝚋𝚒𝚛 𝚊𝚍𝚊𝚖ェ𝚗 𝚑𝚒𝚔𝚊̂𝚢𝚎𝚜𝚒 𓂀