Öylesine sükûnet vardı ki kainatın başında,
Hüküm süren bir hiçlik, bir sessizliğin ardında.
Her yerde yokluk, boşluk; kainat bir hayalet,
Karanlığın sarmaladığı, soluk bir siluet.
Bir nefessizlik, bir hayatın var olmadığı çöller.
Karanlık, boğucu bir sis içinde süzülen göller.
Zamanın durduğu, ölümün raks ettiği an,
Ta ki o eşsiz ışığın parladığı zamana dek.
Her bir zerrenin titreştiği, değişen evren,
Kudretli Yaratıcı'nın eserini bezen.
"Işık olsun!" dedi, ve ışıkla doldu kainat,
Ay, güneş emrine amade; kutsal bir ritüel.
Suların ayrıldığı, toprakların belirdiği ilk gün,
Meyveler filizlenip, bereketin sarıp sardığı dön.
Ve Tanrı insana bir şans tanıdı, bir fırsat sundu,
Fakat insan? O hep bir adım öteye gitti, tükenmek bilmedi.
Yedi ölümcül günah, insanoğlunun gölgesinde doğdu,
Yaratılan ışık, insanın elinde karardı, söndü.
Gecenin gündüzle, denizin katranla buluştuğu an,
Bir gözyaşı, bir öfke, Yaratıcı'nın yüzünde bir iz bıraktı.
Ve Yaratıcı, kudretli bir kararın eşiğinde durdu,
Dünya yarılıp, derinden bir savaş çağrısı duyuldu.
Seçilmiş olana seslendi Tanrı,
"Kalk, Thanatos, Uyan!
Yeniden doğma vakti geldi."
Bir varmış, bir yokmuş...
Günün birinde upuzun bal rengi saçları olan güzeller güzeli bir kütüphaneci, sıradışı bir masal kitabı okumaktaymış.
Hayatı boyunca her daim yapayalnız olan bu kadın, masal kitabında tıpkı kendisi gibi yalnızlıktan ölen bir kadına öyle üzülmüş ki kitabın başında ağlaya ağlaya bitap olmuş.
Hüzünle masal kitabının eski sayfalarını çevirirken garip bir şeyi fark etmiş.
Okuduğu resimli kitapta hikâyesine kahrolduğu karakterin çizimi tıpkı kendi yüzüne benziyormuş.
Dehşet içinde kitabı kütüphane müdürüne götürmek için ayaklandığında üst raflardan kafasına düşen bir kitap, hayatını kaybetmesine neden olmuş.
Gözlerini kapatırken ölümün ani soğukluğu tarafından ele geçirilmiş.
Yeniden gözlerini açtığında ise okuduğu masal kitabı dışında hiçbir şey hatırlamıyormuş.
Ancak onu asıl şaşırtan, yapayalnız olduğu için üzüldüğü kadının bedeninde uyanmasıymış...
Vivara Thasisa'nın...