"... karanlık gökyüzünde fener olmak istercesine çakan şimşeklerle etrafımda beliren binalar, büyük bir meydan, gök gürültüsü, yapayalnızım, korkuyorum... Tam tam karşımda, sırtı dönük bir insan silüeti belirmeye başlıyor. Ardından bir şimşek ve her yer aydınlık. Bir adım atıyorum yine karanlık karşılıyor beni. Sonra içimden bir ses 'Korkma, yapabilirsin!' diyor. Korkmuyorum, korkmuyorum, korkmuyorum... Bir adım daha atıyorum, bir tane daha ve bir tane daha... Adımlarım yavaş yavaş hızlanıyor, ben hızlandıkça şimşekler azalıyor, ben hızlandıkça insan silüeti ardımda kalıyor. Ve sonra koşuyorum, koşuyorum, koşuyorum...Artık yolumu aydınlatan şimşekler yok. Ama ben korkmuyorum ve koşmaya devam ediyorum. Karanlıkta, yapayalnız... Durmuyorum, duramıyorum..."
Yapayalnız, bilinmezliğe doğru koşmak cesaret ister. Bir de sizi aydınlatan ışıkların hepsi siz koştukça sönüyorsa...
Bu kitapta yarım kalmış hayatlar, kırık dökük kalpler, yaşanamamış gençlikler var. Ve en önemlisi de sarılması gereken yaralar...
Bizim karanlığın içinde, yapayalnız koşmaya cesaretimiz var. Peki ya sizin?