Karşısındaki adamı dinliyordu her zamanki sert ve ciddi ifadesiyle. Bir bilseler güldüğünü... ve güldüğünde ortaya çıkan sol yanağındaki iki derin çizgiyi... Bilmesinler. "Tekrar hoş geldin diyorum Süreyya ve sözü sana bırakıyorum." İfadesini bozmadan sırtını dikleştirdi. "Hoş bulduk Çağdaş. Davetin için teşekkür ederim. Maç yoğunluğundan ötürü biraz geç oldu ama yapacak bir şey yok." "Olur mu öyle şey, ben teşekkür ederim bu yoğunlukta bizi kırmayıp geldin. Nasıl gidiyor, her şey yolunda mı?" "Arzu ettiğimiz her şeyi bir bir gerçekleştiriyoruz her olumsuzluğa rağmen, keyfimiz yerinde, galibiyetlerimiz bizimle. Daha güzel ne olabilir ki?" dedi ve hafifçe tebessüm etti. "Maşallah diyor başarılarınızın devamını diliyorum ben de o halde..." "Teşekkürler." "Birtakım duyumlar aldım ben." deyip ima ile Süreyya'ya baktı. Benimki sırtını yaslayıp kendinden emin gülümsemesiyle, "İçeriği hakkında bilgi sahibi olursam çok daha iyi olacak." dedi. "Bir şey mi oldu çocuklar tesiste." Babamın meraklı çıkan sesiyle hepimiz bilmediğimizi söyledik. Benim de bir fikrim yoktu açıkçası. "Lan bunlar olmayan şeyi de öğrenmiş olmasınlar." Cihan'ın kulağıma fısıldadığı şeyle gözlerim kocaman açıldı. "S-saçmalama olamaz... yani olmaz değil mi?" dudağını büküp omuz silkti. Gecenin bir saatinde gölün kenarında. Allah'ım oksijen.All Rights Reserved