İçim içimi yerken, bekliyordum. Sanki saniyeler aleyhime işliyordu, sanki tutunduğum tek bir dal varmış ama ben onu koparmışım gibi. Korkmuyordum, zaten korkuyor olsam bile bunun sebebi birazdan yaşanacaklar asla olamazdı. Sadece, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının belki de olamayacağının farkındaydım. "Kimsin lan sen? Ne yaptığını sanıyorsun?" diye bağırdı, kapıya sert bir tekme geçirip içeri girerken. Uzun süre sonra sesini duymak içimde, sol yanımda istemediğim kıpırtılarının oluşmasına sebep olmuştu. Yüzümü yavaşça ona doğru döndüm, dikkatle yüzünü şaşkınlığın ele alışını seyrettim. Beni burada beklemiyor olmalıydı, aynı benim de zamanında bazı şeyleri ondan beklemiyor olduğum gibi. Güldüm. "Hiçbir şey," dedim. "Sen?" Dişlerini sıkıyordu, ne zaman sinirlense bunu yapardı. Vazgeçemediği bazı alışkanlıkları vardı ve ben hepsini ezbere biliyordum. Keşke, dedim kendi kendime, keşke en başından anlayabilseydim bazı şeyleri. Belki de bu kadar dağıtamazdı beni. "Burada ne işin var?" dedi. Hala üzerindeki şaşkınlığı atamamıştı. Bir adım attım ona doğru. Sonra bir adım daha ve bir adım daha. Artık çok yakınımdaydı, artık onun alanına girmiştim ve ben bu alanda tamamen korumasızdım. "Biliyorum," dedim, duymayı beklemediği kadar sert bir şekilde ve belki de hayatının sonuna kadar duymak istemediği kelimelerle. "Artık her şeyi biliyorum." Büyük oyunlar dönüyordu ama asıl soru şuydu, en büyük oyunu kim oynuyordu?
6 parts