"Öğretmen Hanım beni şaşırtıyorsunuz" alaylı sözlerine boşça baktım "Önce beylik tabancası şimdi çakı" dediğinde sessizliğimi sürdürmüştüm. Ensemde bağladığım şalın bir ucunu sağ omzumdan öne getirip bağladığım uç kısmından kumaşa kesik attığımda bana dikkatlice baktığını gördüm. Ben ise bakmamakta ısrarcı az önceki yaşananların üzerime sindirdiği korkusuyla şalımı uğraşlar sonucu kesip çakıyı çantama bıraktım. "Korkulacak bir durum yok" sözlerini işittim lakin duymuyordum da. O an öyle bir duygunun girdabındaydım ki emin olduğum duygulardan bile emin değildim. Elimdeki yamuk yamuk kesilmiş kumaş parçasını koluna sarmak için uzatmasını işaret ettiğimde az önceki alaylı tebessüm yüzünden silinmişti. Kolunu uzattığında diz kapağının birkaç santim yukarısında kumaşı bağlarken telaşıma karşı "Korkmayın ölmeyeceğim" sözleri kalbime keskin bir ok sapladı. Atacağım düğüm yarıda kalmış gözlerim sözlerindeki etili kalmıştı. Birkaç saniye haram olduğunu bile bile tepkisiz kırık bir kalple bakmıştım. O kısacık sürede içim içimi yemişti. "Şaka..." alayla kıvrılan dudakları bakışlarımı kaçırırken ikinci düğümü attığım da "Hem daha içilecek çay sözüm var" demişti. Geriye attığım bir adımla aramızda oluşan mesafeyi aşmıştım. "Doğru..." diye titrek bir nefesle kelimeler dökülmüştü. "Çay sözünüz var, üsteğmen" demiştim. Buruk bir tebessüm dudaklarımda yer etti. İnsan geleceğinde neler olacağını bilemezken gözlerime dokunan gözlerde ben, bir gelecek görmüştüm. Küçük bir kız çocuğu, esmer yağız bir oğlan çocuğun geleceğini gördüm. Bize ait yarını, üzüm karası gözlerinde bir dünya. Ben gözlerinde yarınımızı görmüştüm... . . . 🌿All Rights Reserved