(+18 şiddet ögeleri barındırmaktadır.)
****
Yakın zamanda birisi çıktı ortaya. Efendi diyordu kendine. İnsanları kaçırıp eski idam yöntemlerine göre öldürüyordu. Bir, iki, üç... cinayetlerin ve yaptıklarının ardı arkası kesilmedi.
Bu işi çözmeleri için Murat'la ekibini görevlendirdiler. Komiser Murat, yaşı ilerlemiş tecrübeli bir polisti ama bu seferki rakibi oldukça dişliydi. Sadece cinayet işlemekle kalmıyor, Murat'a türlü oyunlar oynuyor, onu tuzağa çekmeye çalışıyordu.
Murat'ın üstlendiği dava, önceleri tek taraflı sonraları ise karşılıklı oynanacak bir satranca dönüşecekti. Çünkü onların arasında çok eskiden kalma bir hesaplaşma vardı.
*
Komiser Murat öfkeden kudururken odanın içinde turluyordu. "Bu nasıl olur?" diye bağırdı. "Birisi insanları eski idam yöntemlerine göre öldürüyor. Birini farelere yediriyor, birini külle boğuyor, diğerini ezerek öldürüyor. Ve biz daha bunu yapanın kim olduğunu ya da bu insanları birbirine bağlayanın ne olduğunu bile bilmiyoruz." Diğerleri sessizce oturmuş Komiser'in sinirinin geçmesini bekliyorlardı. "Ve şimdi de bu mektup saçmalığı" derken masanın üzerindeki kağıdı tekrar okudu.
'Dolunay yeniden yükseldiğinde Büyük Yılan adaleti sağlayacak ve Ateş Tanrısı'nın ateşi hepinizi yakacak.'
Birini okuduktan sonra diğer kağıdı aldı.
'Ben Efendi'yim. Siz benim ne yaptığımı, ne yapacağımı bilmezsiniz ama ben sizin her yaptığınızı bilirim. Attığınız, atacağınız her adımı, yaptıklarınızı, hayatınızı, sizin hakkınızda olanları, arkanızdan neler döndüğünü dahi siz bilmeseniz bile ben biliyorum. Nefesim her an ensenizdedir. Çocuklarım her yerdeler. Çünkü ben Efendi'yim. Beni bulmaya çalışmayın. Ben ne zaman istersem o zaman ortaya çıkarım. Şimdi vakit henüz yakınken bu işi başaramayacağınızı kabullenin ve şerefinizle vazgeçin. Yoksa bu size rezil olmakt
Luca Bakker, a football jock with haunted eyes and a pretty Dutch accent. And Theodore Hart, a shy kid from school who works at the local pet shop. The idea that the two could ever cross paths - let alone build any sort of relationship - was almost laughable.
And yet, here we are. Laughing away.