• Bu, doğanın ve insanların kanunlarına bir başkaldırı hikayesidir.
"Uyu Sonay." diye mırıldandı gözlerini açmadan. "Bu kötü adam sabaha kadar seni koruyacak."
Tedirginlikle yutkunmuştum. Gözlerim iyiyen iyiye kapanmaya başlamıştı. İçimde bir taraf, sedirden kalkıp Gurur'un omzuna başımı yaslamamı söylüyordu.
"Uyuyacağım," diye fısıldadım, uykuya dalmak üzere olan gözlerimin izin verdiği son bir ferle. "Ama bir gün seninle dünyanın kanunları üzerine konuşacağız, Gurur Faysal."
"Ayaz... bu inanılmaz güzel," dedim hayranlıkla.
Ayaz yavaşça doğruldu. Nazik bir hareketle kolyeyi boynuma taktı. Parmaklarım istemsizce kolyeye uzandı. Yüzeyindeki parıltı, gecenin yıldızlarını kıskandıracak kadar etkileyiciydi. Nefesim kesildi.
O an Ayaz, ellerimi tuttu. Birini alıp kalbinin üzerine yerleştirdi.
"Benim yıldızım sensin," dedi, gözlerimin ta içine bakarak. "Ve evim... senin kalbin."
Yanaklarımda sıcacık bir kızıllık yükseldi. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Dudaklarımız birbirine yaklaştı. Öyle narin, öyle masum bir öpücükle kalplerimiz birbirine mühürlendi. Zaman durdu. Gecenin sessizliği bile bu anı kutsar gibiydi.
Tam o anda kolye, parıltısını bir anda katladı. Işık, boynumda bir his gibi dalga dalga yayıldı.
Geri çekildim, nefesim hafifçe titriyordu.
"Bu... his kolyesi mi?" dedim büyülenmiş gibi, gözlerimi ondan alamadan.
Ayaz, dudaklarında tanıdık bir gülümsemeyle başını hafifçe eğdi.
"Öyle mi acaba?" dedi sesi alayla karışık bir sıcaklık taşıyordu. Dudaklarını yeniden yaklaştırdı. "Tekrar deneyip emin olsak mı?"
Gözlerini dudaklarıma kilitledi ve ardından bir kez daha öptü...
Bu sefer daha derin, daha tutkulu, daha ait...
Kolyenin yaydığı parıltı gözlerim kapalıyken bile tenime dokunuyordu. Sanki duygularımıza ayna tutan bir büyüydü.
O gece... yıldızlar yalnızca bizim için parladı. Ay, sessizce şahitliğimizi üstlendi.