Cold Sands
  • Reads 14,695
  • Votes 1,674
  • Parts 35
  • Reads 14,695
  • Votes 1,674
  • Parts 35
Ongoing, First published Mar 12, 2021
Diğer Adları: Beyond The Force Dunes, Mo Shang Han Sha ya da 漠上寒沙.

***

Han Xin, Murong Yu ile tanışana kadar asla dünyayı umursamamıştı.

Hiç kimseyi umursamamıştı, hiç kimse de onu umursamamıştı.

Yalnız ya da üzgün olması önemli değildi, hala gülebildiği sürece hayat devam edecekti.

Nasıl sorgulamayacağını, nasıl inanmayacağını, nasıl kaybetmeyeceğini ve nasıl umursamayacağını uzun zaman önce öğrenmişti.

Kaderin umursamaz alayları ve aşağılamaları onu çoktan uyuşturmuştu.

Dünyayı umursamıyordu.

Yüce Rui'nin yaşlı imparatoriçesi büyük halası, personel bakanı ise dayısı olmasına rağmen Han Xin kendini bir anda Rui ordusunun general vekili olarak savaşta bulmuştu. İşin daha kötü tarafıysa savaşın diğer tarafında yer alan Yan'a esir düşmüş olmasıydı. Han Xin'in kendinden emin, ele avuca sığmaz tavırlarına ve Yan imparatorunun oğlu Murong Yu'nun ona garip bir şekilde ilgi duymasına bakılarak ne kadar savaş esiri denilebilirse artık...

***

Orijinal Eser: Mu Yun Lan Qing (牧 云 岚 卿)
Türkçe Çeviri: FloraNapae
All Rights Reserved
Sign up to add Cold Sands to your library and receive updates
or
#191tarihikurgu
Content Guidelines
You may also like
Geceyi Yaran Kadın •FSM | Yenileniyor  by -VESTA-
4 parts Ongoing
Buyur, Kayra. Mektubunu aldım. Beni görmeyi dilemişsin." Evet, evet diledim. Ama neden diledim? Bilmiyorum. Sefer için şans dilemeye geldim falan desem? E adam zaten kazanacak biliyorum. Neyse konuşurken düşünürüm. "Yüce Padişahım, huzurunuzda bulunma bahtiyarlığına erdim. Yarın sefere çıkacağınızı işittim, sizi uzun süre göremeyeceğimi biliyorum. Bu nedenle sizi son kez görmek istedim." Sarı Çiyan'dan bahsetmedim. Onun cezasını kendim veriyordum. Hem, bu kadar küçük bir olay için ispiyoncu olmak hoş olmaz. Mehmet, hafifçe gülümsedi ama gözleri hâlâ düşünceliydi. Dirseklerini kolçağa dayadı, parmaklarını birbirine kenetledi. "Son kez görmek mi?" diye sordu, başını yana eğerek. "Sefere çıkıyorum diye öyle mi diyorsun? Yoksa bir daha buraya çağırılmayacağını mı düşündün?" Ne demem gerektiğini bilemedim. Yalnızca gözlerinin içine bakarak gülümsedim. "Yüce Padişahım, ne haddime. Sadece sefere giden her asker gibi sizin de uğurlanmayı hak ettiğinizi düşündüm." Kaşlarını hafifçe çattı ama gözlerinde keskin bir ifade yoktu. Sanki düşünceleri başka bir yerdeydi. Sonra başını salladı, ellerini çözdü ve sırtını koltuğa yasladı. "Uğurlamak mı? Peki, nasıl uğurlayacaksın?" Bu bir sınav mıydı? Yanıtımı tartıyor muydu? Ses tonunda hafif bir alay sezdim ama asıl niyetini anlamak güçtü. "Size dualarım ve iyi dileklerimle, hünkârım." Gözleri kısıldı, dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme vardı. "Dualarını esirgemeyeceğini bilirim, Kayra. Ama senin uğurlaman biraz daha... özel olabilirdi, değil mi? Sonuçta, benimle görüşmeyi talep etmeden de dua edebilirdin."
You may also like
Slide 1 of 10
Geceyi Yaran Kadın •FSM | Yenileniyor  cover
MAYIS GÜNEŞİ (tamamlandı) cover
MAL-İ HÜLYA  cover
Dük ile Beş Çayı cover
DÜŞES GERİ DÖNDÜ cover
Cariye'nin İkinci Hayatı cover
Bana Aitsin (Tarihi aşk serisi 1) cover
Bir Erik Meselesi cover
Osmanlı Tarihi  cover
İkinci Yaşam 1-2 cover

Geceyi Yaran Kadın •FSM | Yenileniyor

4 parts Ongoing

Buyur, Kayra. Mektubunu aldım. Beni görmeyi dilemişsin." Evet, evet diledim. Ama neden diledim? Bilmiyorum. Sefer için şans dilemeye geldim falan desem? E adam zaten kazanacak biliyorum. Neyse konuşurken düşünürüm. "Yüce Padişahım, huzurunuzda bulunma bahtiyarlığına erdim. Yarın sefere çıkacağınızı işittim, sizi uzun süre göremeyeceğimi biliyorum. Bu nedenle sizi son kez görmek istedim." Sarı Çiyan'dan bahsetmedim. Onun cezasını kendim veriyordum. Hem, bu kadar küçük bir olay için ispiyoncu olmak hoş olmaz. Mehmet, hafifçe gülümsedi ama gözleri hâlâ düşünceliydi. Dirseklerini kolçağa dayadı, parmaklarını birbirine kenetledi. "Son kez görmek mi?" diye sordu, başını yana eğerek. "Sefere çıkıyorum diye öyle mi diyorsun? Yoksa bir daha buraya çağırılmayacağını mı düşündün?" Ne demem gerektiğini bilemedim. Yalnızca gözlerinin içine bakarak gülümsedim. "Yüce Padişahım, ne haddime. Sadece sefere giden her asker gibi sizin de uğurlanmayı hak ettiğinizi düşündüm." Kaşlarını hafifçe çattı ama gözlerinde keskin bir ifade yoktu. Sanki düşünceleri başka bir yerdeydi. Sonra başını salladı, ellerini çözdü ve sırtını koltuğa yasladı. "Uğurlamak mı? Peki, nasıl uğurlayacaksın?" Bu bir sınav mıydı? Yanıtımı tartıyor muydu? Ses tonunda hafif bir alay sezdim ama asıl niyetini anlamak güçtü. "Size dualarım ve iyi dileklerimle, hünkârım." Gözleri kısıldı, dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme vardı. "Dualarını esirgemeyeceğini bilirim, Kayra. Ama senin uğurlaman biraz daha... özel olabilirdi, değil mi? Sonuçta, benimle görüşmeyi talep etmeden de dua edebilirdin."