Küçük yaşta tahta geçirildim. Hüküm vermem için , lider olmam için ,hükmetmem için ,acımasız biri olmam için. Ailemin benden istediği buydu, ama benim, hayır asla bunu ben istemedim.
Beni karanlık bir çukura hapsedip üstüme dünyayı yaptılar beni onun altına hapsettiler. Başka seçeneğim yoktu ya direnip küçük ellerimle dünyayı sırtlanacaktım, yada altında ezilecektim.Ben ise direnmeyi seçtim.İşte bu benim hikayem bu Andrea'nın hikayesi bu aşk hikayesi değil aşka inancımı çok uzun zaman önce kaybettim. Ama küçükken inanırdım. Bir prensin gelip beni kurtaracağına o kadar inanıyordum ki ta ki 13 yaşıma gelinceye kadar hiç bir prens beni kurtarmaya gelmedi ben kendim çabaladım. Hiçbir aşk beni kurtaramaz.. o yüzden bi aşk arıyorsanız yanlış yerdesiniz. Bu benim mücadelem , savaşım, bu benim pes etmeyişimin, direnişimin hikayesi
"Tatlı dile, güler yüze
Doyulur mu, doyulur mu?"
Sesli kahkahalar eşliğinde Neşet Babaya eşlik ediyordum, rakı bardağını kafama diktim ardından gözlerim karşı masaya kaydı. Dirseklerimi masaya yasladım, elimdeki rakı bardağını masaya indirdim usulca.
Geldiğimden beri bakışları bakışlarımdan ayrılmayan adama gülümsedim nazlı nazlı. Daha sakin ve yumuşak ve sessiz çıkmaya başladı sesim,
"Aşkınan bakışan göze
Doyulur mu, doyulur mu?"
Kollarını göğsünde bağlamış, bal gözlerin sahibi bana cürretkar bakışlarla bakmaya devam etti, bir ara dudağının köşesi kıvrılır gibi oldu yanımda oturan insanlar umurunda değildi o kendinden emindi. Geceyi onun kollarında bitireceğimden emindi.
***
Hikaye tamamen kurgudur. Gerçek olay ve kişilerle alakası yoktur.