Mustafa sağ elini kaldırıp Helen'in yüzüne gelen saçların kulağını arkasına sıkıştırdı. Israrla saçları yüzüne doğru geliyordu. Mustafa, Helen'e doğru yaklaştı, Helen'in savrulan saçları Mustafa'nın yüzüne vuruyordu. Mustafa'nın gözleri usulca kapandı. Yüzüne doğru gelen saçların kokusunu içine çekti. Gözlerini açıp Helen'i kendine doğru çekti. Dağılan saçlarını eliyle toplayıp burnuna götürdü, derince kokusunu içine çekti. Bir eli Helen'in belinde bir eli ise saçlarını tutuyordu. Helen, Mustafa'nın neden birden kendisine sarıldığını anlayamadı. Başı Mustafa'nın göğsündeydi. Parmak uçlarına basarak yükseldi. Başını Mustafa'nın boyun girintisine koydu. Ellerini Mustafa'nın sırtına koydu. Mustafa sanki Helen'in kokusuna hasret kalmış gibi kokusunu içine çekiyordu. Helen'in nefesini boynunda hissedince kendini biraz geri çekti. Helen'in yüzünün avuçları arasına aldı. Yüzüne yaklaştırdı yüzünü. Yanaklarını bir buse kondurdu Mustafa önce, sonra burnun ucuna dokundurdu dudaklarını, Helen'in alnına yasladı. Helen'in kapanmış gözlerine baktı. Helen'in de kendisinden bu kadar etkileniyor olması hoşuna gitti Mustafa'nın. İçindeki derin hisselerin karşılıksız olmadığını biliyordu. Helen'in de kendisine karşı bir şeyler hissettiğini anlamıştı. Bir kuş gibiydi Helen. Avuçları arasına almıştı Mustafa; bırakırsa uçup gider, çok sıkarsa ölürdü. Helen kapalı gözlerini açtı. Burnunu Mustafa'nın burnuna sürttü. Mustafa gülümseyince dudaklarına kaydı Helen'in bakışları. Küçük bir buse kondurdu Mustafa'nın dudaklarına. Geri çekilecekken Mustafa izin vermedi.