"Adın ne senin?" Sert ses tonunu bir kez daha kullandı. Acaba çok ağrıyor muydu boğazı böyle konuşunca? "Aşkım." Ne olduğunu anlamadım. Adamın gözlerinden bir duygu akımı geçti. Sanki dudaklarıda hafif aralanmıştı. Ama bu benim hayal gücümde olabilirdi, pek emin değildim. "Ne diyor bu kız Karadağlı?" Ne diyordum ben Karadağlı? "Ne saçmalıyorsun sen? Adını sordum." Ne saçmalıyordun sen? Bende adımı söyledim zaten? "Aşkım." Ses tonum eccük fazla çıkmış olabilirdi. "Kızım manyak mısın? Dalga mı geçiyorsun? Kimsin sen?" Artık kaşları olduğundan daha da çatık, gözleri çakmak çakmak bakıyordu. Gerçi hâlâ rengini çözememiştim. Yeşil desem değildi. Kahve desem değil. 'Cidden mi? Bunu mu düşünüyorsun sahiden?' Olabilir? Sana ne? "Lan beni delirtme! Kimsin dedim sana?! Adın ne?!" Bu sefer sesini yükselterek konuşmuştu. 'Yükselterek mi? Ulan adam kulaklarının ırzına geçti resmen, ırzına!' Evet, bu hatırı sayılır bir detaydı. Ama artık bende sinirlenmiştim. Bana böyle bağıramazdı! Bende kaşlarımı çatıp, onun gibi sinirle konuştum. "Diyorum ya işte! Kıt beyinli misin? Benim adım Aşkım!" Onun gözlerinden yine adlandıramadığım bir duygu akımı geçmişti. Şaşırmış mıydı o ?