Ne kadar zamandır kıpırdamadım yerimden bilmiyorum. Çocuklar ne zaman çekilip gitti. Ayakta bir santim kıpırdamadan donup kalmıştım. Esen rüzgâr yüzüme artık cam gibi batıyordu. Akan sümüğüm üst dudağımın üzerine doğru iniyor, onu silmek istesem de nedense kıpırdayamıyordum. Sumru'nun söylediği son cümle kafamda tekrar tekrar yankılanıp duruyordu. "Sen bir gazoz kapağısın." Gazoz bile değil. Hatta gazozun şişesi bile değil. Gazoz kapağı. Ben bir gazoz kapağı mıyım? Neden beni sevmiyormuş. Ailemi bile sevmiyormuş. Neden. Soramadım. Sadece baktım yüzüne. Çocuklar güldüler. Gazoz kapağı deyip beni işaret etti, güldü, gittiler. Ben ise kıpırdayamadım. Beni yaralayamaz demiştim. Daha önce çok düştüm. Dizlerim yaralandı, çenem çizildi, kafam kırıldı. Hiç bu kadar acıtan olmamıştı. Hiç bu kadar yaralanmamıştım.