Diğer İsimleri: Bandits, Legend of Fei (2020), You Fei, 有匪
Yazar: Priest
İngilizce'ye Çeviren: Enormousheep
Türkçe'ye Çeviren: LuZey
Bölüm Sayısı: 171+5
Çeviri Durumu: Devam ediyor.
Tanıtım
Yirmi yıl önce, "Güneyin Kılıcı" Li Zheng, dünyadaki yoksul mültecileri barındırmak üzere Shu Dağlarının 48 Kalesini kurduğu için imparatorluk kararnamesiyle bir haydut olarak mahkum edildi.
Yirmi yıl sonra, Xie Yun adında "Anping Emri" taşıyan genç bir adam, geceleyin 48 Kaleye girer. Efendi Gan Tang emri alır ve dağdan iner, bundan böyle kader dişlilerini harekete geçirir.
"Güneyin Kılıcı"nın soyundan gelen Zhou Fei, 48 Kale içinde doğup büyümüştür, ancak savaş dünyasını henüz deneyimlememiştir. Xie Yun ile karşılaştıktan sonra bu düz yoldan uzaklaşmaya(sapmaya) başlar.
Bununla birlikte, mevcut dövüş sanatları dünyası kargaşa ile doludur, bir zamanlar kaygısız ve endişesiz olan gençler herhangi bir uyarı olmaksızın kargaşanın ve huzursuzluğun ortasına sürüklenir; ve 20 yıldır gömülü olan 'o' sır açığa çıkmak üzeredir...
"Bir gün gelecek Ximo Nehri'nin sakin ve gürültüsüz sularını geçeceksin; dağlarla çevrili bu cennetten ayrılacaksın; kendini uçsuz bucaksız ve örtülü bir gece göğünün altında bulacaksın. Art arda sayısız devasa dağların çöküşüne ve dipsiz denizlerin çöle dönüşmesine şahit olduğunda, her zaman hatırlamalısın: kaderin kılıcının ucunda ve kılıcının ucu her zaman ileriye dönük olmalıdır. "
ingilizce çevirisi için: https://enormousheep.wordpress.com/2021/03/09/bandits-legend-of-fei-synopsis/
Priest'e ve Legend of Fei'ye destek olmak için: http://www.jjwxc.net/oneauthor.php?authorid=145956
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu. Üzerine titreyen iki abisi, onu hep güldüren kız kardeşi, iyi bir yengesi ve onu sürekli çıldırtan bir hizmetçisi varken hayat ona karşı fazlasıyla cömertti.
Tüm bunları ne bozabilirdi ki?
Bir gece korkunç bir ritüele kurban edildiğinde gözlerini bambaşka bir dünyada açar. Orta Çağın hiyerarşisinin içinde kalmışken eve dönmek hiç kolay değildi. Kendi dünyasında bir öğretmenken Ölümsüzlerin akademisinde bir hizmetçi olunca, sınıf farkının acımasız gerçekleriyle yüzleşir. Burası onun dünyası değildi, burası barbarların hüküm sürdüğü Araftı ve o, hayatta kalmak istiyorsa lüks alışkanlıklarından ödün vermeyi öğrenmeliydi.
***
"Medeniyet yoksunu, vahşi barbar!" diye ona sesimi yükselttiğimde çatılan kaşları umurumda bile değildi. Tüm gün kuyudan su çeken o değildi.
"Şu sivri dilin bir gün başına bela olacak." Sert bakışlarla beni uyardıktan sonra merdiveni işaret etti. "Kahyadan fırça yemek istemiyorsan işinin başına dön."
"O kadın bir cadı." Ondan bahsederken bile tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "Bence benden nefret ediyor."
"Hayret." Kaşları alayla yukarı kalktı. "Oysaki çok sevilesi bir kadınsın." İğneleyici sesiyle ters ters ona baktım. "Sizde öyle Savcı Bey," dedim oyunbaz bir ifadeyle. "Sizi görenlerin yüzünde güller açıyor."
"Bunu inanarak söylemiyorsun."
"Tabii ki inanarak söylemiyorum."
Gülerek bana ikinci kez merdiveni işaret etti. "İşinin başına dön aksi taktirde yarın seni sınıfıma almam. Bir hizmetçiye ders verdiğim için yeterince sorun yaşıyorum."
Bu vahşiler kendi dünyamda ne kadar zengin ve asil olduğumu anlamak istemiyordu.