"Sana dedim..." Nefesi göğüsünü hareket ettiriyordu, "Seni korudum, seni en baştan yarattım. Senin için özgürlüğümden oldum." Gözlerinden bir kaç damla yaş indi.
"Sana benim esaretimsin dedim. Sana esirim dedim, ben sana mahkumdum. Yanımda dur diye özgür olmanı istedim. Neden gidiyorsun?" Çaresizliği hissettim her kelimesinde. Boğazındaki yumruğu, yüreğindeki sızıyı anladım.
Gözlerindeki hiddet yeri göğü inletirken bakışları sadece benim üzerimdeydi. Onu ilk kez böyle görüyor, isyancı bir alçak sıfatını hak ediyormuş gibi görünüyordu.
Yere çöktü. Kolları diz kapağımı doladı. Diz kapaklarıma küçük bir çocuk gibi kafasını dayadı. İçimde kıyamet kopuyordu ama sessizdim. "Yalvarırım, beni sev. Yalvarırım, beni sevmesende gitme. Sen benim tek dostumsun. İhanetin umurumda değil, beni özgür bir adam yapma. İlk kez özgürlükten bu kadar nefret ettim Yazgı."
...
2048, halk diline göre alçak yani mahkumların özgür olması için girdiği bir kamptır. Genç gazeteci Yazgı, ilk haberinin yanlışlığı bahanesiyle mahkum olur. 2048'e layık görülen Yazgı, özgürlük için ruhunu şeytana taptırırken, ilk haberi Yalın özgürlük için şeytanın boynuzunu kırandır.
Özgürlük 4 duvar, 2048 4 viran.
Bizim ruhumuz fidan, yolumuzun sonu araf.
2048, özgürlüğün kapısı, 2048 arafın kınalı kuzusu.
Kapak tasarımı; @hayalliruzgarlar 💗
+21 cinsellik ve şiddet içeren sahneler bulunmaktadır. Bu hikaye Dark Romance kategorisindedir ve küçük yaştaki arkadaşlar için uygun değildir. Lütfen dikkate alınız.
✩。:*•.───── ❁ ❁ ─────.•*:。✩
Senin için her gün saçlarımı saldım. Dudaklarımdaki ruju tazeleyip durdum. Parfümsüz dışarıya çıkmadım. Yeni giysiler aldım. O giysileri hakkıyla taşıyabilmek için kilo verdim. Sırf sen birkaç saniye daha uzun bak diye hesaplar yaptım. Kahkaha atmadım, yüz hatlarımı korudum. Beni güzel gör istedim. Baktığında beni arzulaman için dünyanın en güzel kızı olmaya çalıştım. Güzel gözlerine bakarken kayboldum, derinlere battım. Sense elimden tutmak yerine beni gözlerinin derinliklerinde boğmayı tercih ettin. Kırmızı rujum dağıldı, makyajım silindi, saçlarım kabardı. Ve yeniden kilo alıyorum galiba. Seni beklemekten vazgeçtiğim gün, kendimden vazgeçtiğim gün mü olmalıydı? Hayır, böyle bitmesi şart değildi. Gözlerini açıp bana baksaydın, yaklaşıp ellerimi tutsaydın... Ya da en azından beni yanıtsız bırakmasaydın böyle bitmezdi. Eğer beni biraz bile sevseydin dünyanın en güzel kızı olurdum. En güzel, en asil ve en mutlu... Ama şimdi en suçluyum. Seni sevdiğim için, hiç olmadığım kadar suçluyum.
Vazgeçişimin damgası, intiharımın tescili. Dudaklarını bir kez bile öpememenin sancısı. Aramıza koyduğun duvarlardan atlama vaktim. Aşağı düşeceğim sevgilim ve öleceğim. Bir kez bile kalbine gömülmeyeceğim. Çürümeme izin ver. Bu yorgun beden karışsın toprağa ve and içelim birlikte, birbirimizi görmeyeceğimize. Sakın bir kavanoza koyma, kalbim çoktan darılmış sana. Ve o güzel gözlerin... Yaşarken görmedin, ölü bedenime değmesin. Beni en güzel halimle hatırla. Kanı çekilmiş, çürümüş ve delicesine sarhoşken değil. Senin için geldiğim o gün gibi, en güzel halimle...