"Sana dedim..." Nefesi göğüsünü hareket ettiriyordu, "Seni korudum, seni en baştan yarattım. Senin için özgürlüğümden oldum." Gözlerinden bir kaç damla yaş indi.
"Sana benim esaretimsin dedim. Sana esirim dedim, ben sana mahkumdum. Yanımda dur diye özgür olmanı istedim. Neden gidiyorsun?" Çaresizliği hissettim her kelimesinde. Boğazındaki yumruğu, yüreğindeki sızıyı anladım.
Gözlerindeki hiddet yeri göğü inletirken bakışları sadece benim üzerimdeydi. Onu ilk kez böyle görüyor, isyancı bir alçak sıfatını hak ediyormuş gibi görünüyordu.
Yere çöktü. Kolları diz kapağımı doladı. Diz kapaklarıma küçük bir çocuk gibi kafasını dayadı. İçimde kıyamet kopuyordu ama sessizdim. "Yalvarırım, beni sev. Yalvarırım, beni sevmesende gitme. Sen benim tek dostumsun. İhanetin umurumda değil, beni özgür bir adam yapma. İlk kez özgürlükten bu kadar nefret ettim Yazgı."
...
2048, halk diline göre alçak yani mahkumların özgür olması için girdiği bir kamptır. Genç gazeteci Yazgı, ilk haberinin yanlışlığı bahanesiyle mahkum olur. 2048'e layık görülen Yazgı, özgürlük için ruhunu şeytana taptırırken, ilk haberi Yalın özgürlük için şeytanın boynuzunu kırandır.
Özgürlük 4 duvar, 2048 4 viran.
Bizim ruhumuz fidan, yolumuzun sonu araf.
2048, özgürlüğün kapısı, 2048 arafın kınalı kuzusu.
Kapak tasarımı; @hayalliruzgarlar 💗
"Bazen,hiç var olmamış ve hatırlanmayan insanlar gerçektir.Yalnızca bir zaman arasına sıkışmış olabilirler."
Zaman arasına sıkışmamaya dikkat edin.
Herkesin normal olarak bildiği bir lisede hiç var olmamış insanları hatırlayan öğretmenlerin olması kimsenin ilgisini çekmez.Her zamanki gibi okuluna giden Umay,bir anda kendini 1980'li yıllarda öğretmenlerinin öğrenci olduğu zamanda bulur.Bir büyü sonucu zamanlar arası sıkışmıştır ve büyüyü bozup hiç var olmayan hatırlananları kurtarması için yanlız bir haftası vardır.