Uzak diyarın yıldızsız bir gecesinde olacak her şey. Ay gökte bakır bir tepsiyken ,Mirovya'nın karanlık suları Rodinya'nın kıyılarına vurduğunda gökte patlayacak bir şimşek. Kulakları sağır edecek çıkan ses. Gökyüzü kağıt gibi yırtılacak .Gece gündüze dönecek. Kara bir delik açılacak gökte. Öte diyardan ölümün nefesi yayılacak bir sis gibi delikten. Kanlı ve lanetli yağmurlar yağacak suya ve toprağa. .Her şey karanlığa boğulacak .Tek bir şey dışında. O çocuk. Delik büyürken diyarlar birbirine geçecek. Öte diyar uzak diyara karıştığında ne sonrası ne de öncesi kalacak hayatın. Yaşlı bir kadın oturduğu taşın üstünden söylemişti bunları. Kadının bedeninin alt kısmı toprakla bütünleşmişti. Birleşen yerler ağacın köklerini andırıyordu. Üst kısmında ise sıska vücudu saran yosunlar vardı. Yosunların arasından kara bir böcek çıktı. Üste doğru ilerleyip boynun arkasında gözden kayboldu. Kemikli omuzları ve kolları çıplaktı. Kadın yaşayan bir iskeletti. Çıplak kafasından ıslak bir kaç tutam saç sarkıyordu. Başının etrafı kararmış bezlerle sarılıydı. Gözlerinin olması gereken yerde, bezlerin altından bile boşluklar olduğu belliydi. Ay bulutların arkasından çıkıp kadının yüzünü aydınlattı. Yarılmış ağzından çıkan çarpık sarı iki diş parıldadı. Kör cadı sıska uzun kolunu ileriye doğru kaldırdı. Titreyen elinde kemiği parlayan işaret parmağını karanlık bir noktaya tuttu. Uzun kıvrık siyah tırnağı karanlıkta kalan yabancıyı işaret ediyordu. Hırıltılı ve boğuk bir sesle: -Ve sen Balaban şahit olacaksın bu sona. BHepsi senin suçun olacak. O çocuğun yaşamasına izin verirsen eğer. Bulmalısın yağmurlu günde doğan bebeği. Bir şansın olacak büyücü , kıyameti durdurmak için . Tek bir şansın...