Rüya, 20 yaşında bir genç kızdır. İstanbul'da hem okumaya çalışıyor, hemde Annesine ve küçük kız kardeşine bakabilmek için, akşamları garson olarak çalışıyor. Annesi bir iş teklifi alır. Ve böylece, Kayseri Kapadokya'da, doğada, herkesten uzak yaşayan Kaplan ailesine, hizmet etmeye giderler.
Masallardaki gibi, bir şatoda, Rüya ve küçük ailesi için yeni bir hayat başlar. Dışarıdan bakınca sessiz ve kapalı kapıları ile bir şatodur. Fakat içerideyken... özellikle fiziksel olarak herkes sağ çıkamıyor.
Kanlı göz yasları, üzüntü, acı ve hatta ölüm bile en büyük şatolarda mevcuttur.
,,Reyis... Onun buz gibi, mavi gözlerinde kayboldum ben..."
,,Rüya... Onun uzun, gecedende siyah olan, saçlarında kayboldum ben..."
Var mıdır bu cihanda, ölüme dek giden bir sevda?
"Nefret ediyorum senden anlamıyormusun?"dedim titreyen korku dolu sesimle
"Sevemiyorum ben seni olmuyor işte artık vazgeç benden izin ver gideyim"dedim artık bağırmaktan kısılan sesimle gözlerimden yaşlar durmuyordu hıçkırıkların arasında kaybolmuştum...benim isyan etmemin aksine o bana acıyan gözlerle bakıyordu ne kadar acizdim
Kolumu tutan elinden kurtarıp kapıya doğru koştum belime sarılan kollar buna mani oldu kafasını boynuma gömerek derin nefes a
ldı
"Veremem....."
"Eğer benden gitmeye kalkarsan seni odaya bile zincirlerim ama izin vermem"dedi korkudan ne yapıcağımı bilmiyordum artık yaşamak istemiyordum bu adamın esiri olmaktan bıkmıştım....